BeşinciHâdise
: Haber-i sahih ile haber veriliyor ki:
Amir ibni tufeyl ve erbed ibni kays, ikisi ittifak ederek,
resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanına gitmişler.
Amir demiş: “Ben onu meşgul edeceğim, sen onu vura-
caksın.” sonra bakıyor ki, bir şey yapmıyor. gittikten
sonra arkadaşına dedi: “neden vurmadın?” dedi: “nasıl
vuracağım? ne kadar niyet ettim; bakıyorum ki, ikimizin
ortasına sen geçiyorsun. seni nasıl vuracağım?”
(1)
AltıncıHâdise
: nakl-i sahih ile haber veriliyor ki:
gazve-i Uhud’da veya Huneyn’de, Şeybe ibni osmani’l-
Hacebiyye –ki, Hazret-i Hamza onun hem amcasını, hem
pederini öldürmüştü– intikamını almak için gizli geldi. tâ
resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın arkasından yalın
kılıç kaldırdı. Birden kılıç elinden düştü. resul-i ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm ona baktı, elini göğsüne koydu.
Şeybe der ki: “o dakikada dünyada ondan daha sevgili
adam bana olmazdı.” İmana geldi. resul-i ekrem Aley-
hissalâtü Vesselâm ferman etti: “Haydi, git, harp et.”
Şeybe dedi: “Ben gittim, resul-i ekrem Aleyhissalâtü
Vesselâm önünde harp ettim. eğer o vakit pederim de
rast gelseydi vuracaktım.”
(2)
Hem feth-i Mekke gününde, Fedâle namında birisi, re-
sul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanına, vurmak ni-
yetiyle geldi. resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ona
bakıp tebessüm etti. “nefsinle ne konuştun?” dedi ve Fe-
dâle için taleb-i mağfiret etti. Fedâle imana geldi ve dedi
ki: “o vakit ondan daha ziyade dünyada sevgilim olmaz-
dı.”
(3)
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
ferman:
emir, buyruk.
feth-i Mekke:
Mekke’nin Peygam-
ber Efendimiz tarafından fethi.
Gazve-i uhud veya Huneyn:
Uhud
veya Huneyn Savaşı.
haber-i sahih:
doğru ve güvenilir
haber, hadis.
hâdise:
olay.
harp:
savaş.
iman:
inanma, İslâm dinini ka-
bul etme.
ittifak etmek:
fikir birliği et-
mek; birleşmek.
nakl-i sahih:
şüphe duyulma-
yan, doğru, gerçek, güvenilir
haber bildirilmesi.
nam:
ad.
nefis:
kötü vasıfları, nitelikleri
kendisinde toplayan, kötülü-
ğe sevk eden, şehevî istekleri
kamçılayıp hayırlı işlerden alı-
koyan güç.
niyet:
bir işi yapmayı önce-
den düşünme, kalbin bir şeye
karar vermesi.
peder:
baba.
rast gelme:
karşılaşma, karşı-
sına gelme.
Resul-i ekrem:
çok cömert,
kerim ve Allah’ın insanlara bir
elçisi olan Hz. Muhammed.
taleb-i mağfiret:
günahların
affını isteme.
tebessüm etmek:
gülümse-
mek.
ziyade:
çok, fazla.
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
| 276 | Mektubat
1.
Kadı İyaz, Şifa, 1:353, Mu’cemü’t-Taberanî, 10: 107; Beyhakî, 5:318.
2.
Kadı İyaz, Şifa, 1:353.
3
. Kadı İyaz, Şifa, 1:354.