ettim. Bir hafta bakamadım. Fakat ameliyat-ı cerrahiye-
nin arkasından bir lezzet geldi; iştiyakla o mübarek eseri
acı tiryak gibi veya sülfato gibi içtim. elhamdülillâh, ka-
bahatlerimi anladım, yaralarımı hissettim, gurur bir dere-
ce kırıldı.” Hocamızın sözü bitti.
İşte hocamızın bu macera-i hayatiyesi gösteriyor ki,
Hazret-i Şeyhin müteveccih olduğu ve ehemmiyetle bah-
settiği ve istikbalde gelecek müridi bu olmak için kuvvetli
bir ihtimaldir. Hazret-i Şeyhin vefatından sonra hayatta
oldukları gibi tasarrufu ehl-i velâyetçe kabul edilen üç ev-
liya-i azîmenin en azamı o Hazret-i gavs-ı geylânî’dir. Ve
demiş:
(1)
o
Üo
ôr
¨n
J n
’ '
¤o
©r
dG p
?n
?n
a '
¤n
Y Gk
ón
Hn
G Én
æo
°ùr
ªn
°Tn
h n
Ú/
ds
hn
’r
G ¢o
Sƒo
ªo
°T r
ân
?n
an
G
fıkrasıyla, ba’delmemat dua ve himmetiyle müritlerinin
arkasında ve önünde bulunmasıyla, böyle harika kera-
met-i acibe ile meşhur bir zat, elbette böyle bir zamanda
kıymettar bir hizmet-i kur’âniye bir müridinin vasıtasıyla
olacağını onun görmesi ve göstermesi şe’nindendir. Şey-
hin bahsettiği ehemmiyetli müridi ve talebesi ve himaye-
gerdesi olan şahıs, binden sonra, on dördüncü asırda ge-
leceğine bir imadır.
Süleyman, Sabri, Zekâi, Asım, Re’fet, Ali, Ahmed,
Hüsrev, Mustafa Efendi, Rüştü, Lütfü, Şamlı Tevfik,
Ahmed Galip, Zühtü, Bekir Bey, Lütfü, Mustafa, Mus-
tafa, Mes’ut, Mustafa Çavuş, Hafız Ahmed, Hacı Ha-
fız, Mehmed Efendi, Ali Rıza.
• • •
Lem’aLar | 79 |
S
ekizinci
l
em
’
a
meşhur:
bilinen, tanınan.
mübarek:
bereketli, hayırlı.
mürit:
isteyen, arzu eden; şeyhi-
ne ve mürşidine ve onun iradesi-
ne bağlı olan kişi.
müteveccih:
yönelen, dönen.
sülfato:
sıtma hapı.
şahıs:
kişi.
şe’n:
özellik, iş.
talebe:
öğrenci.
tasarruf:
velîlerin Allah’ın izni da-
iresinde eşya ve varlıklar üzerin-
deki manevî tesirleri.
terk etmek:
bırakmak.
tiryak:
zehirlenmelerde veya has-
talıklarda kullanılan çok etkili bir
ilâç.
vasıta:
aracılık.
vefat:
ölüm.
zat:
kişi, şahıs.
ameliyat-ı cerrahiye:
cerrahî
ameliyat.
azam:
en büyük.
ba’delmemat:
ölümden son-
ra.
bahsetmek:
sözünü etmek.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyet:
önem.
ehl-i velâyet:
velî olanlar.
elhamdülillâh:
Allah’a hamd
olsun.
evliya-i azîme:
büyük velîler,
Allah dostları.
fıkra:
paragraf, bölüm.
gurur:
boş şeylere güvenerek
aldanma.
harika:
olağanüstü.
himayegerde:
koruması altın-
da olan.
himmet:
manevî yardım.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’ân’ın
hizmeti.
ihtimal:
olabilirlik.
ima:
işaret.
istikbal:
gelecek.
iştiyak:
aşırı istek ve arzu.
kabahat:
kusur, hata.
keramet-i acibe:
hayret veri-
ci keramet.
kıymettar:
kıymetli.
lezzet:
zevk, haz.
macera-i hayatiye:
hayat ma-
cerası.
1.
Tüm öncekilerin güneşleri battı, ancak bizim güneşimiz yüce felek üzerinde batmamakta-
dır.