ilim ve amelde refakat ve tebaiyet eden tabiînlerin te-
baiyetini tahsin etmekle, ebed yolunda o dört kafilenin
refakatlerini hasen ve güzel göstermekle beraber;
Hazret-i Hasan’ın (
rA
) birkaç ay gibi kısacık müddet-i hi-
lâfeti çendan az idi, fakat
(1)
k
án
æ°n
S n
¿ƒ o
K n
Ón
K …/
ór
©n
H n
án
an
Ó p
ÿr
G s
¿
p
G
hükmüyle ve ihbar-ı gaybiye-i nebeviyenin tasdikiyle ve
(2)
p
ør
«n
àn
ª«/
¶n
Y p
ør
«n
à`n
Ä`p
a n
ør
«n
H /
¬p
H *G o
í p
?°r
üo
«°n
S l
ópq
«°n
S Gn
ò'
g l
ø°n
ùn
M »/
ær
Hp
G
hadisindeki mu’cizâne ihbar-ı gaybî-i nebevîyi tasdik
eden ve iki büyük ordu, iki cemaat-i azîme-i İslâmiyenin
musalâhasını temin eden ve nizaı ortalarından kaldıran
Hazret-i Hasan’ın (
rA
) kısacık müddet-i hilâfetini ehem-
miyetli gösterip Hulefa-i erbaaya bir beşinci halife gös-
termek için, ihbar-ı gaybî nev’inden mana-i işarîsiyle ve
Ék
?«/
an
Q n
? p
`Ä= '
dho
G n
ø o
°ùn
Mn
h
kelimesinde beşinci halifenin ismine,
ilm-i belâgatte “müstetbeatü’t-terakip” tabir edilen bir sır
ile işaret ediyor.
İşte, mezkûr işarî ihbarlar gibi daha çok sırlar var. sa-
dedimize gelmediği için şimdilik kapı açılmadı. kur’ân-ı
Hakîm’in çok ayatı var ki, her bir ayet çok vecihlerle ih-
bar-ı gaybî nev’indendir. Bu nevi ihbarat-ı gaybiye-i
kur’âniye binlerdir.
(3)
Én
f r
CÉn
£r
Nn
G r
hn
G BÉ n
æ«°/
ùn
f r
¿p
G B É n
fr
òp
NGnD
ƒo
J n
’ Én
`æ s
`Hn
Q
(4)
o
º«/
µ n
`?r
G o
º«/
?n
© r
dG n
âr
fn
G n
?s
fp
G B Én
æn
àr
ª s
?n
Y Én
e s
’p
G B Én
æ n
d n
º r
?p
Y '
’ n
?n
fÉn
ërÑ°oS
@@@
Lem’aLar | 69 |
Y
edinci
l
em
’
a
ebed:
sonsuzluk.
ehemmiyet:
önemli.
hadis:
Hz. Muhammed’e ait söz,
emir veya fiiller.
halife:
Hz. Muhammed’in vekili
olarak Müslümanların yöneticisi
olan kimse.
hasen:
güzel.
Hulefa-i erbaa:
dört büyük halife.
hüküm:
karar.
ihbar:
haber verme, bildirme.
ihbarat-ı gaybiye-i Kur’âniye:
Kur’ân’ın gaybî olarak verdiği ha-
berler.
ihbar-ı gaybî:
bilinmeyen ve gö-
rünmeyen şeyler hakkında haber
verme.
ihbar-ı gaybî-i Nebevî:
Hz. Pey-
gamberin görünmeyen âlemler-
den verdiği haberler.
ilim:
bilgi.
ilm-i belâgat:
sözün düzgün, ku-
sursuz, yerinde ve hâlin ve maka-
mın icabına göre söylenmesi öğ-
reten ilim.
işarî:
bir kelimenin açık manasına
bağlı olarak ikinci derecede işaret
yolu ile yapılan açıklama.
kafile:
topluluk, grup.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve Su-
resinde sayısız hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
mana-i işarî:
işaretlerle ifade edi-
len anlam.
mezkûr:
zikredilen, adı geçen.
mu’cizâne:
mu’cize gibi.
musalâha:
barışma, sulh.
müddet-i hilâfet:
halifelik süresi.
müstetbeatü’t-terakip:
bir söz-
deki doğrudan kastedilen mana
yerine dolaylı anlamların dikkate
alınması.
nev:
çeşit, tür.
niza:
kavga, uyuşmazlık.
refakat:
arkadaşlık.
sadet:
asıl konu.
sır:
bir şeyin dikkat, yetenek, tec-
rübe ve sezgi yardımıyla kavrana-
bilen en ince en zor yanı.
tâbiîn:
Hz. Muhammed’in asha-
bıyla görüşmüş, onlardan hadis
dinlemiş ve ders almış olan Müs-
lümanlar.
tabir:
ifade, söz.
tahsin:
beğenme, güzel bulma.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tebaiyet:
tâbi olma, uyma.
temin:
sağlama.
vecih:
cihet, yön.
amel:
dinin emirlerini yerine
getirme işi.
âyât:
Kur’ân ayetleri.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
cemaat-i azîme-i İslâmiye:
İs-
lâm’ın büyük ve kalabalık ce-
maati.
çendan:
gerçi.
1.
Şüphesiz hilâfet benden sonra otuz sene sürecektir. (Münavî, Feyzü'l-Kadir, 3:509; Fethu’r-
Rabbanî, 23:10; Tirmizî, Fiten: 48; Müsned, 5:220, 221; Elbânî, SahihuCamiü’s-Sağir, no: 3336.)
2.
Şu benim oğlum Hasan, seyyiddir. Allah onun vasıtasıyla Müslümanların iki büyük ordusu-
nu barıştıracaktır. (Buharî, Fiten: 20, Sulh: 9, Fezailü Ashabı’n-Nebî: 22, Menakıb: 25; Darimî,
Sünnet: 12; Tirmizî, Menakıb: 25; Neseî, Cuma: 27; Müsned, 5:38, 44, 49, 51.)
3.
Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme.
(Bakara Suresi: 286.)
4.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgi-
miz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32.)