Lem'alar - page 78

benim bu şeyimi buldur.’ Acayiptir ve yemin ediyorum ki,
bin defa böyle Hazret-i Şeyh, himmet ve duasıyla imda-
dıma yetişmiş. onun için bütün hayatımda umumiyetle
Fatiha ve ezkâr ne kadar okumuşsam, zat-ı risaletten
(
AsM
) sonra Şeyh-i geylânî’ye hediye ediliyordu. Ben üç-
dört cihetle nakşî iken, kadirî meşrebi ve muhabbeti ben-
de ihtiyârsız hükmediyordu. Fakat tarikatle iştigale ilmin
meşguliyeti mâni oluyordu.
“sonra bir inayet-i İlâhiye imdadıma yetişip gafleti
dağıttığı bir zamanda, Hazret-i Şeyhin
Fütuhü’l-Gayb
namındaki kitabı hüsnütesadüf ile elime geçmiş. Yirmi
sekizinci Mektupta beyan edildiği gibi, Hazret-i Şeyhin
himmet ve irşadıyla eski said (
rA
) yeni said’e inkılâp et-
miş. o
Fütuhü’l-Gayb
’ın tefeülünde en evvel şu fıkra çık-
tı:
n
?n
Ñr
?n
b …/
hGn
óo
j Ék
Ñ«/
Ñn
W r
Öo
?r
WÉn
a p
án
ªr
µp
?r
G p
QGn
O »/
a n
âr
`fn
G
Yani, ‘
Ey
bîçare! Sen Dârülhikmeti’l-İslâmiyede bir aza olmak cihe-
tiyle güya bir hekimsin, ehl-i İslâm’ın manevî hastalıkları-
nı tedavi ediyorsun. Hâlbuki, en ziyade hasta sensin. Sen,
evvel kendine tabip ara, şifa bul; sonra başkasının şifası-
na çalış.
’ İşte o vakit, o tefeül sırrıyla, maddî hastalığım
gibi manevî hastalığımı da kat’iyen anladım. o şeyhime
dedim: ‘sen tabibim ol.’ elhak, o tabibim oldu. Fakat pek
şiddetli ameliyat-ı cerrahiye yaptı.
Fütuhü’l-Gayb
kita-
bında ‘Yâ gulâm!” tabir ettiği bir talebesine pek müthiş
ameliyat-ı cerrahiye yapıyor. Ben kendimi o gulâm ye-
rine vazettim. Fakat pek şiddetli hitap ediyordu. ‘eyyü-
he’l-münafık!’ ‘ey dinini dünyaya satan riyakâr!’ diye di-
ye yarısını ancak okuyabildim. sonra o risaleyi terk
acayip:
şaşırtıcı ve hayret verici.
ameliyat-ı cerrahiye:
cerrahî
ameliyat.
aza:
üye.
beyan:
anlatma, izah.
bîçare:
çaresiz.
cihet:
yön, taraf.
Dârülhikmeti’l-İslâmiye:
İslâm
âleminde ortaya çıkan dinî mese-
leleri çözmek gayesiyle 1918-1922
yılları arasında büyük hizmetler
yapmış olan Yüksek İslâm Şûrası
manasındaki dinî müessese.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehl-i İslâm:
Müslümanlar.
elhak:
doğru, gerçek.
evvel:
önce.
eyyühe’l-münafık:
ey münafık.
ezkâr:
zikirler.
fıkra:
paragraf, bölüm.
gaflet:
dalgınlık, dikkatsizlik.
gulâm:
genç, delikanlı.
güya:
sanki.
hekim:
doktor.
himmet:
yardım.
S
ekizinci
l
em
a
| 78 | Lem’aLar
hitap etmek:
söz söylemek.
hükmetmek:
hâkim olmak.
hüsn-i tesadüf:
güzel tesadüf,
güzel rastgelme.
ihtiyârsız:
elinde olmadan.
ilim:
okuyarak öğrenilen bilgi.
imdat:
yardım, yardım isteği.
inayet-i İlâhiye:
Allah’ın yar-
dımı.
inkılâp etmek:
dönüşmek,
değişmek.
irşat:
doğru yolu gösterme.
iştigal:
bir işle uğraşmak, meş-
gul olmak.
kat’iyen:
kesinlikle.
maddî:
cismanî, bedene ait.
manevî:
fikrî, hissi.
mâni:
engel.
meşguliyet:
meşgul olma, uğ-
raşma.
muhabbet:
sevgi.
müthiş:
dehşet veren.
nam:
ad.
risale:
belirli bir konuda yazıl-
mış küçük kitap.
riyakâr:
gösterişçi.
sır:
gizli hakikat; sebep.
şifa:
hastalıktan kurtulma, iyi-
leşme.
tabip:
doktor.
tabir:
ifade.
talebe:
öğrenci.
tarikat:
Allah’a ulaşmak için,
şeyhin gözetiminde müridin
takip edeceği terbiye usul ve
yolu.
tefeül:
bir kitabı rastgele aça-
rak denk gelen yeri okuma.
umumiyet:
genellik.
vakit:
zaman.
vazetmek:
koymak.
zat-ı risalet:
Peygamberlik
makamında bulunan zat, Pey-
gamberimiz Hz. Muhammed.
ziyade:
çok, fazla.
1...,68,69,70,71,72,73,74,75,76,77 79,80,81,82,83,84,85,86,87,88,...1406
Powered by FlippingBook