elbette arkalarında Şeyh-i geylânî gibi kahramanlar kah-
ramanı zatlar himmet ve dualarıyla ve izn-i İlâhî ile hima-
ye ettiklerini bilseler, şevk ve gayretleri daha artar.
Elhâsıl
: Bunu, kardeşlerimi fazla şevke ve ziyade gay-
rete getirmek için izhar ettim. eğer kusur etmişsem, Ce-
nab-ı Hak affetsin.
(1)
p
äÉs
«`pq
ædÉp
H o
?Én
ªr
Yn
’r
G Én
ªs
fp
G
• • •
Şu ahirki beyit,
¢o
û«/
©n
J @ Ék
°üp
?r
îo
e ! p
âr
bn
ƒr
dG s
…p
Qp
OÉn
b r
øo
cn
h
(HaşİYe 1)
(2)
»/
às
Ñ`n
ën
ªp
H Ék
bp
OÉn
°U Gk
ó«/
©°n
S
said nursî’yi iki üç vecihle
gösterdiği gibi, medar-ı imtiyazı olan
ihlâsı
ima ederek ve
hizmette ikinci olmak cihetiyle iki farkla
Ék
°üp
?r
îo
e
kelimesi
Hulûsî Beye tevafukla işaret ediyor.
p
âr
bn
ƒr
dG s
…p
Qp
OÉn
b
’de
r
Qp
OÉn
b
kelimesi üç fark ile üçüncü arkadaşı, takdir ve istihsan ile
Hulûsî-i sani olan sabri’ye
(HaşİYe 2)
tevafukla işaret edi-
yor.
Ék
bp
OÉ°n
U
kelimesiyle harika bir
sadakatle
mümtaz
HaşİYe 1:
»/
às
Ñ`n
ën
ªp
H Ék
bp
OÉn
°U
fıkrasında nasıl ki sadık iki kardeşimize işaret
ediyor; öyle de
»/
às
Ñ`n
ën
ªp
H
kelimesiyle de said’in birinci ve en mühim ta-
lebesi ve
İşaratü’l-İ'caz’
ın telifinde muhatap, müsevvit, mübeyyiz olan
şehit merhum Molla Habib’e (
rH
) imadan hâlî değildir.
HaşİYe 2:
sabri’nin hakikî ismi Muhammed sabri’dir. Bu isim hesab-ı
ebcedle tek bir fark ile Abdülkadirî olur. demek ikinci Hulûsî, birinci Hu-
lûsî gibi birincidir. Hem Hafız Ali (
rH
) ve kuleönü’ndeki Mustafalar, hem
de zekâî ve küçük lütfü, onlar gibi işarat-ı gavsiyede zahirdir.
af:
bağışlama.
ahir:
son.
amel:
bir insanın dini emirler ve
yasaklara göre yaptığı iş.
beyit:
iki mısradan oluşan şiir.
Cenab-ı Hak:
doğru, gerçek, Hak-
kın tâ kendisi olan, şeref ve aza-
met sahibi yüce Allah.
cihet:
yön.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
elhâsıl:
netice itibarıyla.
fıkra:
paragraf, bölüm.
gayret:
çalışma, çabalama.
hakikî:
gerçek.
hâlî:
uzak.
harika:
olağanüstü.
haşiye:
açıklayıcı yazı, dipnot.
hesab-ı ebcet:
ebcet hesabı; Arab-
ca eski Samî alfabesindeki harf sı-
rasının harf sayısı değerine göre
dizilmesinden meydana gelen bi-
rinci kelime, bu dizilimde bütün
harflerin 1’den 1000’e kadar ra-
kam değeri vardır.
himaye:
koruma.
himmet:
manevî yardım.
hizmet:
bir şey için çalışma, gay-
ret gösterme.
Hulûsî-i Sani:
ikinci Hulûsî.
ihlâs:
bir işi, bir ameli başka bir
karşılık beklemeksizin, sadece Al-
lah rızası için yapma.
ima:
işaretle anlatma, üstü kapalı
ifade etme.
istihsan:
güzel bulma, beğenme.
işarat-ı Gavsiye:
Abdülkadir Gey-
lânî Hazretlerinin işaretleri.
izhar:
açığa vurma, gösterme.
izn-i İlâhî:
Allah’ın izni.
medar-ı imtiyaz:
farklı ve üstün
olma sebebi.
merhum:
ölmüş, kendisine rah-
met edilmiş.
muhatap:
kendisine söz söyleni-
len
mübeyyiz:
müsveddeleri temize
çeken.
mühim:
önemli.
mümtaz:
üstün özellikleriyle baş-
kalarından ayrılan, seçkin.
müsevvit:
başkasının temize
çekeceği müsveddeyi yazan.
niyet:
maksat; kalbin bir şeye
karar vermesi.
sadakat:
bağlılık, doğruluk.
sadık:
doğru, dostluğu ve bağ-
lılığı içten olan.
şehit:
din, vatan, bayrak gibi
yüce değerler uğrunda ölen
Müslüman kimse.
şevk:
şiddetli arzu, istek ve
heves.
takdir:
kıymet vermek.
telif:
kitap yazma, eser orta-
ya koyma.
tevafuk:
uygunluk.
vecih:
yön.
zahir:
açık, belli.
zat:
kişi.
ziyade:
çok, fazla.
1.
Ameller niyetlere göredir. (Buharî, Bed’ü’l-Vahiy: 1, İman: 41, Nikâh: 5, Talâk: 11, Menakı-
bü’l-Ensar: 45, Itk: 6, Eymân: 33, Hıyel: 1; Müslim, İmare: 155; EbuDavud, Talâk: 11; Tirmizî,
Fezailü’l-Cihad: 16; Neseî, Tahara: 59, Talâk: 24, Eymân: 19; İbniMâce, Züht: 26; Müsned, 1:25,
43.)
2.
Vaktin Abdülkadir’i ol, lillâh için ihlâs-ı etemmi kazan. Muhabbetimde sadık ve çalışmanda
muhlis isen, maişetinde de mes'ut olursun.
S
ekizinci
l
em
’
a
| 82 | Lem’aLar