Beyitlerin mana-i zahirîsi ile maani-i cifriyesi birbirine çok
yakın olmakla dokuz vecihteki işaretler birbirini teyit etti-
ğinden, sarahat derecesine çıkmış.
(1)
m
án
ær
àp
an
h mq
ô°n
T pq
?o
c »/
a o
¬°o
So
ôr
Mn
Gn
h @ o
¬o
aÉn
în
j Én
e Ék
¶p
aÉn
M …/
ój/
ôo
ªp
d Én
fn
G
İlm-i cifirle manası:
“on dördüncü asırda
el-Kürdî
lâkabıyla yâd edilen
Mol-
la Said, benim müridimdir. O fitne ve belâ asrının her şer
ve fitnesinden, Allah’ın izniyle ve havl-i kuvvetiyle onun
muhafızıyım.
”
evet, Hürriyetten yirmi otuz sene sonraya kadar, yirmi
fitne-i azîme içinde fevkalâde bir surette gavs’ın o müridi
mahfuz kalmıştır. korktuğu şer ve mehalikten bir hıfz-ı
gaybî ile kurtulmuştur.
(2)
m
In
ór
?n
H u
…n
G ?/
a n
QÉn
°S Én
e Gn
Pp
G o
¬r
ãp
Zn
G
@
Ék
Hp
ôr
¨n
en
h Ék
br
ôn
°T n
¿Én
c Én
e Gn
Pp
G …/
ój/
ôo
e
İlm-i cifirle manası:
“o gavs’ın müridi olan
Said el-Kürdî
, rusya’da esaret-
le Asya’nın şark-ı şimalîsinde ve ehl-i bid’anın eliyle As-
ya’nın garbına nefyolunarak kaldığı miktarca ve sibirya
taraflarından firar edip fevkalâde çok bilâdı seyrüseyahat
etmeye mecbur olduğu zaman, Allah’ın izniyle, havl ve
kuvvet-i rabbanî ile ona imdat etmişim ve istimdadına ye-
tişmişim.”
evet, Hazret-i gavs’ın müridi ünvanıyla irade ettiği said
(
rA
), üç sene esaretle Asya’nın şark-ı şimalîsinde
Lem’aLar | 91 |
S
ekizinci
l
em
’
a
imdat:
yardım.
irade etmek:
dilemek, istemek;
mürit olarak kabul etmek.
istimdat:
yardım isteme, yardıma
çağırma.
kuvvet-i rabbanî:
mahlûkatı ya-
ratan, besleyen, yetiştiren uyum
içinde sevk ve idare eden Allah’ın
verdiği kuvvet.
lâkap:
takma ad.
maani-i cifriye:
harflerin sayı de-
ğerlerine göre çıkarılan manalar.
mahfuz:
korunmuş.
mana:
anlam.
mana-i zahirî:
açık mana, görü-
nen mana.
mehalik:
helâk olunacak yerler,
tehlikeler.
molla:
büyük âlim.
muhafız:
koruyucu.
mürit:
isteyen, arzu eden; şeyhi-
ne ve mürşidine ve onun iradesi-
ne bağlı olan kişi.
nefyolunmak:
sürgün edilmek.
sarahat:
açıklık.
seyrüseyahat:
gezip dolaşmak.
suret:
şekil, biçim, tarz.
şark-ı şimalî:
kuzey doğu.
şer:
kötülük.
teyit:
kuvvetlendirme.
ünvan:
ad.
vecih:
yön.
yâd etmek:
anmak.
asır:
yüzyıl, çağ.
beyit:
iki mısradan oluşan şi-
ir.
bilâd:
beldeler, memleketler.
ehl-i bid’a:
bid’atçılar, dinin as-
lında olmayan şeyleri dine
sokmaya çalışanlar.
esaret:
esirlik.
fevkalâde:
olağanüstü.
firar etmek:
gizlice kaçmak.
fitne:
karışıklık.
fitne-i azîme:
büyük karışık-
lık.
garb:
batı.
Gavs:
velîlerin başında bulu-
nan en büyük velî; Abdülka-
dir Geylânî Hazretleri.
havl:
güç, kuvvet.
havl-i kuvvet:
güç ve kuvvet.
Hazret-i Gavs:
Abdülkadir
Geylânî Hazretleri.
hıfz-ı gaybî:
gizli koruma.
ilm-i cifir:
harflere verilen sa-
yı değerleri ile geleceğe veya
geçen hâdiselere, ibarelerden
tarih veya isme dair işaretler
çıkarma ilmi.
1.
Ben müridimin muhafızıyım korktuğu şeylerden. Korurum havl ve izn-i İlâhî ile onu her fit-
ne ve şerden.
2.
Müridim şark ve garbın ne zaman neresinde bulunsa; hangi beldeye seyr ü seyahate mec-
bur olsa havl ve kuvvet-i Rabbanî ile ona imdat ve istimdat ederim.