Lem'alar - page 71

beraber,
p
º«/
Ms
ôdG p
ø'
ªr
Ms
ôdn
G
’deki müşeddet
Q
iki
Q
sayılsa, o
vakit dokuz yüz doksan olup, pek çok esrar-ı mühimme-
ye medar olup, on dokuz harfiyle on dokuz bin âlemin
miftahıdır.
kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’da, lâfza-i Celâlin tevafukat-ı
lâtifesindendir ki, bütün kur’ân’da sahifenin ahirki satırın
yukarı kısmında seksen lâfza-i Celâl birbirine tevafukla
baktığı gibi, aşağıki kısımda da aynen seksen lâfza-i Ce-
lâl birbirine tevafukla bakar. tam o ahirki satırın ortasın-
da yine elli beş lâfza-i Celâl birbiri üstüne düşüp ittihat
ederek, güya elli beş lâfza-i Celâlden terekküp etmiş bir
tek lâfza-i Celâldir. Ahirki satırın başında yalnız ve bazı
üç harfli kısa bir kelime, fasıla ile yirmi beş tam tevafukla
tam ortadaki elli beşin tam tevafukuna zammedilince, sek-
sen tevafuk olup, o satırın nısf-ı evvelindeki seksen teva-
fuka ve nısf-ı ahirdeki yine seksen tevafuka tevafuk edi-
yor. Acaba böyle lâtif, zarif, muntazam, mevzun, i’cazlı
bu tevafukat nüktesiz, hikmetsiz olur mu? Hâşâ, olamaz.
Belki o tevafukatın ucuyla mühim bir define açılabilir.
(1)
Én
f r
CÉn
£r
Nn
G r
hn
G BÉ n
æ«°/
ùn
f r
¿p
G B É n
fr
òp
NGnD
ƒo
J n
’ Én
`æ s
`Hn
Q
(2)
o
º«/
µ n
`?r
G o
º«/
?n
© r
dG n
âr
fn
G n
?s
fp
G B Én
æn
àr
ª s
?n
Y Én
e s
’p
G B Én
æ n
d n
º r
?p
Y '
’ n
?n
fÉn
ërÑ°oS
Sa i d Nu r s î
@@@
Lem’aLar | 71 |
Y
edinci
l
em
a
medar:
dayanak noktası, vesile.
mevzun:
vezinli, ölçülü.
miftah:
anahtar.
muntazam:
intizamlı, düzenli.
mühim:
önemli.
müşeddet:
iki defa yan yana oku-
nan harf, şeddeli harf.
nısf-i ahir:
son yarı.
nısf-i evvel:
ilk yarı.
noksan:
eksiklik.
nükte:
ince ve derin manalı söz.
rab:
yaratan, besleyen, varlıkları
ıslah ve terbiye eden yüce Allah.
sahife:
sayfa.
tenzih etmek:
Allah’ı eksik ve ku-
surdan uzak olduğuna inanma.
terekküp etme:
meydana gelme,
karışıp birleşme.
tevafuk:
uygunluk.
tevafukat:
tevafuklar, uygunluk-
lar.
tevafukat-ı lâtife:
ince ve güzel
uygunluklar.
vakit:
zaman.
zammetme:
katma, ekleme.
zarif:
ince, nükteli, hoş.
ahir:
son.
âlem:
cihan, dünya.
define:
hazine.
esrar-ı mühimme:
önemli sır-
lar.
fasıla:
aralık.
güya:
sanki.
hakkıyla bilmek:
her şeyi aslı
ve esasıyla, en doğrusuyla bil-
mek.
hâşâ:
asla, öyle değildir.
hikmetle yapmak:
bir gaye
ve faydaya yönelik olarak
yapmak.
hikmetsiz olmak:
gayesiz,
faydasız olmak.
i’caz:
mu’cize oluş, bir benze-
rini yapmakta insanları âciz bı-
rakma.
ittihat:
birleşme.
Kur’ân-ı mu’cizülbeyan:
açık-
lamalarıyla akılları benzerini
yapmaktan âciz bırakan
Kur’ân-ı Kerîm.
Lâfza-i Celâl:
“Allah” lâfzı, ke-
limesi.
lâtif:
hoş, güzel.
1.
Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme.
(Bakara Suresi: 286.)
2.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgi-
miz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32.)
1...,61,62,63,64,65,66,67,68,69,70 72,73,74,75,76,77,78,79,80,81,...1406
Powered by FlippingBook