bin rekât namaz kılan ve tâûs-i Yemenî gibi kırk sene
yatsı abdestiyle sabah namazını eda eden çok mühim pek
çok zatlar
(1)
p
áj'
Qr
ƒs
àdG?p
a r
ºo
¡o
?n
ãn
e n
?p
d'
P
sırrını göstermişlerdir.
YeDİNCİSİ
…'
ƒn
à°r
SÉn
a n
ßn
?r
¨n
à°r
SÉn
a o
?n
Qn
R'
Én
a o
¬n
Är
£n
°T n
ên
ôr
Nn
G m
´r
Qn
õ`n
c p
?«/
ér
fp
’r
G ?p
a r
ºo
¡o
?n
ãn
en
h
(2)
n
QÉs
Ø`o
µ
r
dG o
ºp
¡p
H n
ß«/
¨n
«p
d n
´Gs
Qt
õdG o
Öp
ér
©o
j /
¬p
bƒo
°S '
¤n
Y
fıkrası, iki cihetle ihbar-ı gaybîdir.
Bi r inc i s i
: nebî-i ümmîye nispeten gayp hükmünde
olan İncil’in sahabeler hakkındaki ihbarını ihbardır.
evet, İncil’de, ahirzamanda gelecek peygamberin (
AsM
)
vasfında
(3)
n
?p
d'
òn
c o
¬o
às
eo
Gn
h m
ój/
ón
M r
øp
e l
Ö«°/
†n
b o
¬n
©n
e
gibi ayetler var.
Yani, Hazret-i İsa (
As
) gibi kılıçsız değil, belki sahibü’s-seyf
bir peygamber gelecek, cihada memur olacak ve onun
sahabeleri dahi kılıçlı ve cihada memur olacaklardır. o
kadîb-i hadid sahibi reis-i âlem olacak. Çünkü İncil’in bir
yerinde der: “
Ben gidiyorum, tâ Âlemin Reisi (
AsM
) gel-
sin.
”
(4)
Yani, Âlemin reisi geliyor.
demek oluyor ki: İncil’in bu iki fıkrasından anlaşılıyor
ki, sahabeler çendan mebdede az ve zayıf görünecekler;
fakat çekirdekler gibi neşvünema bularak yükselip, kalın-
laşıp kuvvetleşerek, küffarın gayzlarını onlara yutkundu-
rup boğduracak vakitte, kılıçlarıyla nev-i beşeri kendileri-
ne musahhar edip, reisleri olan peygamberin (
AsM
) ise
âleme reis olduğunu ispat edecekler. Aynen şu sure-i Fet-
hin ayetinin mealini ifade ediyor.
Lem’aLar | 61 |
Y
edinci
l
em
’
a
gayz:
hiddet, öfke.
hükmünde olmak:
değerinde, ye-
rinde olmak.
ifade:
anlatma.
ihbar:
haber verme, bildirme.
ihbar-ı gaybî:
bilinmeyen ve gö-
rünmeyen şeyler hakkında haber
verme.
İncil:
Hazret-i İsa’ya gönderilmiş
olan İlâhî kitap.
ispat:
doğruyu delil göstererek
meydana koyma.
küffar:
kâfirler.
meal:
mana, mefhum.
mebde:
başlangıç.
musahhar etmek:
boyun eğdir-
mek.
mühim:
önemli.
namaz:
İslâm’ın beş şartından biri
olan salât.
Nebî-i ümmî:
okur yazarlığı olma-
yan peygamber, Hz. Muhammed.
neşvünema:
gelişme, yayılma, ol-
gunlaşma.
nev-i beşer:
bütün insanlar.
nispeten:
kıyasla, göre, nispetle.
peygamber:
Allah’ın elçisi.
reis:
başkan.
reis-i Âlem:
bütün dünyanın re-
isi; Hz. Muhammed (asm)
rekât:
namazda bir kıyam, bir rü-
kû, iki secdeden oluşan bölüm.
Sahabe:
Hz. Muhammed’in müba-
rek yüzünü görmekle şereflenen
ve onun sohbetlerine katılan
mü’min kimse.
sahibü’s-seyf:
kılıç sahibi; maddî
cihad ile vazifeli olan.
sır:
gizli hakikat.
Sure-i Fetih:
Fetih Suresi.
vakit:
zaman.
vasıf:
nitelik, özellik.
zat:
kişi.
ahirzaman:
dünyanın son za-
manı ve son devresi.
âlem:
dünya, cihan.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
cihad:
din yolunda hizmet;
düşmanla savaşma.
cihet:
yön.
çendan:
gerçi.
eda eden:
yerine getiren.
fıkra:
bend, madde.
gayp:
gizli olan, görünmeyen.
1.
Onların Tevrat’taki vasıfları budur. (Fetih Suresi: 29.)
2.
İncil’deki vasıfları ise şöyledir: Onlar filizini çıkarmış, sonra git gide kuvvet bulmuş, kalınlaş-
mış ve gövdesi üzerinde yükselmiş bir ekine benzer ki, ekincilerin pek hoşuna gider. Al-
lah’ın onları böylece çoğaltıp kuvvetlendirmesi, kâfirleri öfkeye boğmak içindir. (Fetih Sure-
si: 29.)
3.
Onun demirden bir asası, yani kılıcı olacak ve onunla savaşacak. Ümmeti de onun gibi ola-
cak. (İncil ayeti. Nebhanî, Hüccetüllahale’l-Âlemîn, 99:114.)
4.
Kitab-ıMukaddes (Türkçe Tercüme), Yeni Ahid, Yuhanna, Bab: 16, Ayet: 7.