Lem'alar - page 52

diyorlar. İşte bunların bu haksız ithamlarından, Alevîler
ehl-i sünnete karşı küsmek vaziyetini alıyorlar. Hâlbuki,
ehl-i sünnetin düsturları ve esas mezhepleri, bu fikirleri
iktiza etmiyor, belki aksini ispat ediyorlar. Haricîlerin ve
mülhitlerin tarafından gelen böyle fikirlerle ehl-i sünnet
mahkûm olamaz. Belki ehl-i sünnet, Alevîlerden ziyade
Hazret-i Ali’nin
(
rA
)
taraftarıdırlar. Bütün hutbelerinde,
dualarında Hazret-i Ali’yi (
rA
) lâyık olduğu sena ile zikre-
diyorlar. Hususan, ekseriyet-i mutlaka ile ehl-i sünnet ve
Cemaat mezhebinde olan evliya ve asfiya, onu mürşit ve
şah-ı velâyet biliyorlar.
(1)
Alevîler, hem Alevîlerin, hem
ehl-i sünnetin adavetine istihkak kesb eden Haricîleri ve
mülhitleri bırakıp ehl-i hakka karşı cephe almamalıdırlar.
Hatta bir kısım Alevîler, ehl-i sünnetin inadına sünneti
terk ediyorlar. Her ne ise, bu meselede fazla söyledik;
çünkü ulemanın beyninde ziyade medar-ı bahsolmuştur.
ey ehl-i hak olan ehl-i sünnet ve Cemaat! Ve ey Âl-i
Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Alevîler! Çabuk
bu manasız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizaı ara-
nızdan kaldırınız. Yoksa, şimdiki kuvvetli bir surette hük-
meyleyen zındıka cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde alet
edip, ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlûp ettikten
sonra, o aleti de kıracak. siz ehl-i tevhit olduğunuzdan,
uhuvveti ve ittihadı emreden yüzer esaslı rabıta-i kudsiye
mabeyninizde varken, iftirakı iktiza eden cüz’î meseleleri
bırakmak elzemdir.
@@@
adavet:
düşmanlık.
alet:
vasıta, araç.
alevî:
Şiî mezhebinden olan, Hz.
Ali’ye özel ilgi gösteren, ona taraf-
tar olan.
aleyh:
karşıt.
Âl-i Beyt:
Hz. Muhammed’in (asm)
ailesinden olan.
asfiya:
Hz. Peygamberin yolundan
giden ilim ve takva sahibi büyük
zatlar.
cephe almak:
bir fikre karşı ol-
mak, direnmek.
cereyan:
düşünce akımı.
cüz’î:
küçük, önemsiz.
düstur:
kaide, kural, prensip.
ehl-i hak:
doğru ve hak yolda olan
kimseler.
ehl-i Sünnet ve Cemaat:
Hz. Pey-
gamberin sünnetinden ve yolun-
dan ayrılmayanlar.
ehl-i Sünnet:
Hz. Peygamberin
sünnetinden ve yolundan ayrılma-
yanlar.
ehl-i tevhit:
Allah’ın birliğine ina-
nan kimseler.
ekseriyet-i mutlaka:
kesin çoğun-
luk.
elzem:
daha (en, pek) lüzumlu.
evliya:
velîler, Allah dostları.
hakikat:
gerçek, doğru.
hâlbuki:
oysa ki.
Haricî:
Sıffin Savaşında hakem ola-
yını kabul etmeyerek, Hz. Ali’nin
ordusundan ayrılıp isyan eden
topluluk.
hususan:
özellikle.
hutbe:
Cuma ve bayram namaz-
larında, hatip tarafından minbere
çıkılarak yapılan İlâhî emirleri ha-
tırlatan konuşma ve dualar.
hükmeylemek:
egemen ve hâ-
kim olmak.
iftirak:
ayrılma.
iktiza:
gerektirme.
ispat etme:
doğruyu delillerle gös-
terme.
istihkak:
hak kazanma.
istimal etme:
kullanma.
itham:
suçlama.
ittihat:
birlik oluşturma.
ittihaz etme:
kabul etme,
edinme.
kesb:
kazanma.
lâyık:
uygun, münasip.
mabeyn:
ara.
mağlûp etme:
yenilgiye uğ-
ratma.
mahkûm:
hükümlü, suçlu.
mana:
anlam.
medar-ı bahis:
bahis veya söz
konusu.
mesele:
konu, problem.
mezhep:
dinde tutulan yol.
mülhit:
İslâm dininden ayrı-
lan, dinsiz.
mürşit:
doğru yol gösteren.
niza:
kavga, anlaşmazlık.
rabıta-i kudsiye:
mukaddes,
bağ.
sena:
övgü, överek söz etme.
suret:
biçim, tarz.
sünnet:
Hz. Muhammed’in
(asm) söz, fiil ve emirleri.
şah-ı velâyet:
velîliğin şahı
olan Hz. Ali.
terk etme:
ayrılma, bırakma.
uhuvvet:
din kardeşliği.
ulema:
âlimler.
vaziyet almak:
belli bir duru-
mu benimsemek, tavır takın-
mak.
zındıka:
dinsizlik, inançsızlık.
zikretme:
anma.
ziyade:
çok, fazla.
1.
İmam-ı Rabbanî, Mektubat, 1:134 (251. Mektup).
d
ördÜncÜ
l
em
a
| 52 | Lem’aLar
1...,42,43,44,45,46,47,48,49,50,51 53,54,55,56,57,58,59,60,61,62,...1406
Powered by FlippingBook