BeşinciLem’a
(
*
)
(1)
o
?«/
cn
ƒr
dG n
ºr
©p
fn
h *G Én
æo
Ñ°r
ùn
M
ayetinin gayet mühim bir ha-
kikatini on beş mertebe ile beyan edecek bir risale ola-
caktı. Fakat hakikat ve ilimden ziyade, zikir ve tefekkürle
münasebettar olduğundan, şimdilik tehir edildi. Çendan
on Birinci lem’a olan “Mirkatü’s-sünnet ve tiryaku Ma-
razı’l-Bid’a” namındaki gayet mühim bir risale Beşinci
lem’a namıyla, bidayeten yazılmıştı. Fakat o risale, on
bir nükte-i mühimmeye inkısam ettiğinden, on Birinci
lem’aya girdi. Beşinci lem’a açıkta kaldı.
AltıncıLem’a
(
**
)
(2)
p
º«/
¶n
©r
dG pq
»p
?n
©r
dG $Ép
H s
’p
G n
Is
ƒo
b n
’n
h n
?r
ƒn
M n
’
cümlesinin ifa-
de ettiği çok âyâtın mühim hakikatini yine on beş, yirmi
mertebe-i fikriye ile beyan edecek bir risale olacaktı. Bu
lem’a da, Beşinci lem’a gibi, nefsimde hissettiğim ve ha-
rekât-ı ruhiyemde zikir ve tefekkürle müşahede ettiğim
mertebeler olduğundan, ilim ve hakikatten ziyade zevk ve
hâle medar olmak cihetiyle, hakikat lem’aları içinde de-
ğil, belki ahirlerinde yazılması münasip görüldü.
• • •
(
* , **
)
Hazret-i üstadımız Yirmi dokuzuncu Arabî lem'anın Beşinci Babı-
nın haşiyesinde bu iki cümle hakkında, “Bu iki mübarek kelâmın mera-
tibi ilimden ziyade fikir ve zikir olduğundan, Arabî zikredildi.” diye be-
yanda bulunmaktadır.
o
?«/
c n
ƒr
dG n
ºr
©p
fn
h *G Én
æ o
Ñ° r
ù n
M
ayetinin hakikatine dair dör-
düncü Şua olarak Hasbiye risalesi namıyla sonradan türkçe telif edil-
miştir.
Hz. Üstadın Hizmetkârları
ahir:
son.
arabî:
Arabca.
âyât:
Kur’ân ayetleri.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
bab:
bölüm, kısım.
beyan etme:
açıklama, izah et-
me.
bidayeten:
önce, ilk olarak.
cihet:
yön.
çendan:
gerçi, her ne kadar.
dair:
ait, ilgili.
gayet:
çok, son derece.
hakikat:
gerçek, doğru.
hâl:
manevî zevk durumu.
harekât-ı ruhiye:
ruhen yapılan
hareket ve faaliyet.
haşiye:
dipnot.
hissetme:
anlama, sezme, gönül-
de meydana gelen yankı.
ifade:
anlatma, anlatım, anlatış.
ilim:
bilgi, marifet.
inkısam:
kısımlara ayrılma.
kelâm:
söz.
lem’a:
parıltı; bu Lem'’alar eserin-
deki her bir bölümün adı.
medar olmak:
sebep, vesile ol-
mak.
meratip:
mertebe, derece.
mertebe:
derece, aşama.
mertebe-i fikriye:
fikir ve dü-
şüncenin dereceleri, mertebe-
leri.
mirkatü’s-sünnet:
Peygambe-
rimizin (asm) sünnetine uyma-
nın dereceleri, basamakları.
mübarek:
hayırlı, sevaplı.
mühim:
önemli.
münasebettar:
ilgili, alâkalı.
münasip:
uygun.
müşahede:
İlâhî sırları ve te-
cellileri seyretme.
nam:
isim, şan, ün.
nefis:
insanın kendisi, ruhu.
nükte-i mühimme:
çok
önemli bölüm.
tefekkür:
derin düşünme.
tehir etme:
erteleme.
telif:
yazılmış kitap.
tiryaku marazı’l-bid’a:
İslâmi-
yetin aslından olmayıp, son-
radan ortaya dine sokulan,
Kur’ân ve sünnete muhalif
hastalıkların ilâcı.
zevk:
tatma, lezzet, haz.
zikir:
anma, hatıra getirme.
ziyade:
çok, fazla.
1.
Allah bize yeter, O ne güzel vekildir. (Âl-i İmran Suresi: 173.)
2.
Kötülüklerden uzaklaşmak ve iyiliğe yönelmek ancak en yüce ve en büyük olan Allah’ın
gücü ve yardımıyladır.
d
ördÜncÜ
l
em
’
a
| 54 | Lem’aLar