ilâve edileceğini işaret ve gaybî bir surette ifade ediyor.
n
Ú/
ëp
dÉ° s
üdGn
h
kelimesiyle Ashab-ı suffe, Bedir, rıdvan gibi
mümtaz zevata işaret ederek,
Ék
?«/
an
Q n
?p'
Ä = dho
G n
øo
°ùn
Mn
h
cümle-
siyle, mana-i sarihiyle onların ittibaına teşvik ve tabiîn-
lerdeki tebaiyeti çok müşerref ve güzel göstermekle,
mana-i işarîsiyle Hulefa-i erbaanın beşincisi olarak ve
(1)
k
án
æ°n
S n
¿o
ƒKn
Ón
K …/
ór
©n
H n
án
an
Óp
ÿr
G s
¿
p
G
hadis-i şerifin hükmünü tas-
dik ettiren, müddet-i hilâfeti, azlığıyla beraber kıymetini
azîm göstermek için o mana-i işarîsiyle Hazret-i Hasan
radıyallahü Anhı gösterir.
elhâsıl, sure-i Fethin ahirki ayeti Hulefa-i erbaaya bak-
tığı gibi, bu ayet dahi, teyiden, ihbar-ı gayp nev’inden on-
ların istikbaldeki vaziyetlerine kısmen işaret suretiyle ba-
kar. İşte, kur’ân’ın enva-ı i’cazından olan ihbar-ı gayp
nev’inin lemaat-ı i’caziyesi âyât-ı kur’âniyede o kadar
çoktur ki, hasra gelmez. ehl-i zahirin kırk elli ayete has-
retmeleri, nazar-ı zahirî iledir. Hakikatte ise binden ge-
çer. Bazen bir ayette dört beş vecihle ihbar-ı gaybî bulu-
nur.
(2)
Én
f r
CÉn
£r
Nn
G r
hn
G BÉ n
æ«°/
ùn
f r
¿p
G B É n
fr
òp
NGnD
ƒo
J n
’ Én
`æ s
`Hn
Q
(3)
o
º«/
µ n
`?r
G o
º«/
?n
© r
dG n
âr
fn
G n
?s
fp
G B Én
æn
àr
ª s
?n
Y Én
e s
’p
G B Én
æ n
d n
º r
?p
Y '
’ n
?n
fÉn
ërÑ°oS
@@@
ahir:
son.
ashab-ı Bedir:
Bedir Savaşında
bulunan Sahabeler.
ashab-ı rıdvan:
Allah’ın rızasını,
hoşnutluğunu kazanan Sahabeler.
ashab-ı Suffe:
Peygamber efen-
dimizin mescidinin bitişiğinde ya-
şayan, ve ondan ders alan Saha-
beler.
âyât-ı Kur’âniye:
Kur’ân’ın ayet-
leri.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
azîm:
büyük, yüce.
ehl-i zahir:
sadece dış görünüşe
göre karar ve hüküm verenler.
elhâsıl:
özetle, sonuç olarak.
enva-i i’caz:
mu’cizeliğinin çeşit-
leri.
gaybî:
gayba ait.
hadis-i şerif:
Peygamberimizden
aktarılan sözlerin genel adı.
hakikat:
gerçek, doğru.
hasretme:
bir şeye özel kılma, sı-
nırlandırma.
hesaba çekmek:
bir kişiden, bir
kuruldan yaptığı işlerden sormak,
savunma istemek, sorgulamak.
hikmet:
kâinattaki ve yaratılışta-
ki İlâhî gaye ve fayda.
hilâfet:
halifelik, peygamber ve-
killiği.
Hulefa-i erbaa:
dört büyük halife:
Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Os-
man, Hz. Ali.
hüküm:
karar, emir.
ifade:
anlatım.
ihbar-ı gaybî:
bilinmeyen ve gö-
rünmeyen şeyler hakkında haber
verme.
ilâve:
ekleme.
istikbal:
gelecek.
ittiba:
tâbi olma, uyma.
kısmen:
bazı yönden, bir kısmı.
kıymet:
değer.
lemaat-ı i’caziye:
mu’cizelik pa-
rıltıları.
mana-i işarî:
işaretlerle ifade edi-
len mana.
mana-i sarih:
açık ifade edilen an-
laşılan mana.
müddet-i hilâfet:
halifelik süresi.
mümtaz:
üstün tutulmuş, seçkin.
müşerref:
şerefli, yüce.
nazar-ı zahirî:
dış görünüşü dik-
kate alan bakış açısı.
nev:
çeşit, tür.
noksan:
kusur, eksiklik.
rab:
yaratan, besleyen, yaratıl-
mışları ıslah ve terbiye eden Al-
lah.
Sure-i Fetih:
Fetih Suresi.
suret:
biçim, tarz.
tâbiîn:
Hz. Muhammed’in
(asm) ashabıyla görüşmüş, on-
lardan hadis dinlemiş ve ders
almış olan Müslümanlar.
tasdik ettiren:
onaylayan,
doğrulayan.
tebaiyet:
tâbi olma, uyma.
tenzih etme:
Allah’ı kusurdan
ve eksiklikten uzak olduğuna
inanma.
teşvik:
şevklendirmek.
teyiden:
teyit ederek, destek-
leyerek.
vaziyet:
durum.
vecih:
yön, cihet.
zevat:
zatlar, şahıslar.
1.
Şüphesiz hilâfet benden sonra otuz sene sürecektir. (Münavî, Feyzü'l-Kadir, 3:509; Fethu’r-
Rabbanî, 23:10; Tirmizî, Fiten: 48; Müsned, 5:220, 221; Elbânî, SahihuCamiü’s-Sağir, no: 3336.)
2.
Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme.
(Bakara Suresi: 286.)
3.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgi-
miz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32.)
Y
edinci
l
em
’
a
| 66 | Lem’aLar