Lem'alar - page 39

Şu bast-ı zaman, herkesçe musaddak bir nev’i, rüyada
görünüyor. Bazen bir dakikada insanın gördüğü rüyayı,
geçirdiği ahvali, konuştuğu sözleri, gördüğü lezzetleri ve-
ya çektiği elemleri görmek için, yakaza âleminde bir gün,
belki günler lâzımdır.
Elhâsıl
: İnsan çendan fânîdir; fakat beka için halk edil-
miş ve bâkî bir zatın âyinesi olarak yaratılmış ve bâkî mey-
veleri verecek işleri görmekle tavzif edilmiş ve bâkî bir za-
tın bâkî esmasının cilvelerine ve nakışlarına medar ola-
cak bir suret verilmiştir. öyle ise, böyle bir insanın haki-
kî vazifesi ve saadeti, bütün cihazatı ve bütün istidadatıy-
la o Bâkî-i sermedî’nin daire-i marziyatında esmasına ya-
pışıp, ebed yolunda o Bâkî’ye müteveccih olup gitmek-
tir. lisanı
(1)
=
? /
bÉ n
Ñr
dG n
âr
fn
G =
? /
bÉn
H Én
j
dediği gibi, kalbi, ruhu, aklı,
bütün letaifi
@ o
ºp
FGs
ódG n
ƒo
g @ t
…p
ón
er
ös
ùdGn
ƒo
g @ t
…p
ón
H n
’r
G t
?p
dn
Rn
’r
G n
ƒo
g @ ?/
bÉ n
Ñ r
dG n
ƒo
g
(2)
o
Oƒo
Ñr
© n
Ÿr
G n
ƒo
g @ o
Oƒ°o
ür
? n
Ÿr
G n
ƒo
g @ o
܃o
Ñ`r
ë n
Ÿr
G n
ƒo
g @ o
܃o
?`r
£n
Ÿr
G n
ƒo
g
demeli.
(3)
o
º«/
µn
`?r
G o
º«/
?n
©r
dG n
âr
fn
G n
?s
fp
G BÉ n
æn
à r
ª s
?n
Y Én
e s
’p
G BÉ n
æ n
d n
ºr
?p
Y '
’ n
?n
fÉn
ër
Ñ°o
S
(4)
Én
f r
CÉ n
£r
Nn
G r
hn
G BÉ n
æ«°/
ùn
f r
¿p
G BÉ n
fr
òp
NGnD
ƒo
J n
’ Én
`æ s
`Hn
Q
®
Lem’aLar | 39 |
Ü
çÜncÜ
l
em
a
me.
çendan:
gerçi; her ne kadar.
daire-i marziyat:
Allah’ın rızası da-
iresindeki işler.
ebed:
sonu olmayan gelecek za-
man.
elem:
üzüntü, maddî-manevî ıztı-
rap.
elhâsıl:
sonuç, özet olarak.
esma:
isimler.
fânî:
ölümlü, geçici.
hakikî:
gerçek, doğru.
halk edilmek:
yaratılmak.
hikmet: kâinattaki ve yaratılıştaki
İlâhî gaye, fayda.
istidadat:
kabiliyetler, potansiyel
yetenekler.
lâzım:
gerekli.
letaif:
duygular, hisler.
lisan:
dil.
medar:
dayanak noktası, vesile.
musaddak:
doğrulanmış, gerçek-
liği kabul edilmiş.
müteveccih olmak:
yönelmek.
nakış:
süs.
rab:
yaratan, besleyen, eğiten,
verdiği nimetlerle varlıkları yaşa-
tan Allah.
saadet:
mutluluk.
suret:
biçim, görünüş.
tavzif etmek:
görevlendirmek, so-
rumlu tutmak.
vazife:
görev.
yakaza âlemi:
kişinin uyanık hâl-
deki dünyası.
zat:
kişi, şahıs.
ahval:
hâller, durumlar.
âyine:
ayna.
Bâkî:
ebedî, sonsuz; varlığı de-
vamlı olan, bütün varlıklar yok
olduktan sonra da zatıyla var
olacak tek varlık, Allah.
Bâkî-i Sermedî:
ezel ve ebedî
kuşatan sonsuzluk sahibi Al-
lah.
bast-ı zaman:
az bir zaman-
da içinde çok uzun bir zaman
yaşamış gibi olmak.
beka:
sonsuzluk, devamlılık.
cihazat:
cihazlar, azalar.
cilve:
tecelli, belirme, görün-
1.
Ey Bâkî olan Allah, bâkî ancak Sensin!
2.
Odur bâkî, Odur ezelî ve ebedî, Odur sermedî, Odur daim, Odur matlûp, Odur mahbup, Odur
maksut, Odur ma’bud.
3.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgi-
miz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32.)
4.
Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme.
(Bakara Suresi: 286.)
1...,29,30,31,32,33,34,35,36,37,38 40,41,42,43,44,45,46,47,48,49,...1406
Powered by FlippingBook