Lem'alar - page 175

sünnet-i seniyeye ittibaı esas-ı tarikat ittihaz edenleri gör-
düm. Hatta o tabakanın âmî evliyaları, sair tabakatın has
velîlerinden daha muhteşem görünüyordu.”
(1)
evet, müceddid-i elf-i sani İmam-ı rabbanî (
rA
) hak
söylüyor.
Sünnet-i seniyeyi esas tutan, Habibullahın zılli
altında makam-ı mahbubiyete mazhardır
.
ÜçüncüNükte
Bu fakir said, eski said’den çıkmaya çalıştığı bir za-
manda, rehbersizlikten ve nefs-i emmarenin gururundan
gayet müthiş ve manevî bir fırtına içinde akıl ve kalbim
hakaik içerisinde yuvarlandılar. kâh süreyya’dan serâya,
kâh serâdan süreyya’ya kadar bir sukut ve suud içerisin-
de çalkalanıyorlardı.
İşte, o zaman müşahede ettim ki, sünnet-i seniyenin
meseleleri, hatta küçük adapları, gemilerde hatt-ı hare-
keti gösteren kıblenümâlı birer pusula gibi, hadsiz zarar-
lı, zulümatlı yollar içinde birer düğme hükmünde görüyor-
dum. Hem o seyahat-i ruhiyede, çok tazyikat altında, ga-
yet ağır yükler yüklenmiş bir vaziyette kendimi gördüğüm
zamanda, sünnet-i seniyenin o vaziyete temas eden
meselelerine ittiba ettikçe, benim bütün ağırlıklarımı alı-
yor gibi bir hiffet buluyordum. Bir teslimiyetle, tereddüt-
lerden ve vesveselerden, yani, “Acaba böyle hareket hak
mıdır, maslahat mıdır?” diye endişelerden kurtuluyordum.
ne vakit elimi çektiysem, bakıyordum, tazyikat çok.
nereye gittikleri anlaşılmayan çok yollar var. Yük ağır,
ben de gayet âcizim. nazarım da kısa, yol da zulümatlı.
Lem’aLar | 175 |
o
n
B
irinci
l
em
a
nükte:
ince söz ve mana.
pusula:
yön tespit etme aleti.
rehber:
yol gösteren, kılavuz.
sair:
diğer, öteki.
serâ:
toprak, yeryüzü.
seyahat-i ruhiye:
ruhun seyaha-
ti.
sukut:
düşüş, aşağı inme.
suud:
yukarı çıkma, yükselme.
sünnet-i seniye:
Hz. Muham-
med’in (asm) yüksek hâl, söz, ta-
vır ve tasvipleri.
Süreyya:
Ülker yıldızı.
tabaka:
topluluk, sınıf.
tabakat:
tabakalar.
tazyik :
baskı, zorlama.
tazyikat:
baskılar, zorlamalar.
temas:
değmek.
tereddüt:
kararsızlık, şüphe.
teslimiyet:
kendini Allah’ın irade-
sine bırakma.
vaziyet:
durum, hâl.
velî:
Allah dostu, evliya.
vesvese:
kuruntu, şeytandan ge-
len şüphe.
zıll:
gölge, koruma
zulümat:
karanlıklar, dinsizlik.
âciz:
güçsüz.
adap:
yol, davranışlar.
âmî:
bilgisiz, cahil.
endişe:
kaygı, korku.
esas-ı tarikat:
tarikatin esası,
temeli.
evliya:
velîler, Allah dostları.
gayet:
fazla, son derece.
Habibullah:
Allah’ın sevdiği,
Hz. Muhammed (asm)
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hak:
gerçek, doğru.
hakaik:
hakikatler, gerçekler.
has:
yüksek kalite, seçkin.
hatt-ı hareket:
hareket çizgi-
si.
hiffet:
hafiflik.
ittiba:
tâbi olma, uyma.
ittihaz:
edinme, kabul etme.
kâh:
zaman olur, bazen.
kıblenümâlı:
kıble göstergeli,
kıble gösterir.
makam-ı mahbubiyet:
Al-
lah’ın sevgisini kazanma ma-
kamı.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
maslahat:
keyfiyet, fayda.
mazhar:
erişmiş, kavuşmuş.
mesele:
konu, husus.
müceddid-i elf-i sani:
ikinci
bin yılın müceddidi
müşahede:
seyretme, gözlem.
nazar:
düşünce, bakış.
nefs-i emmare:
kötülüğü em-
reden nefis.
1.
İmam-ıRabbanî, Mektubat, 1:240 (260. Mektup)
1...,165,166,167,168,169,170,171,172,173,174 176,177,178,179,180,181,182,183,184,185,...1406
Powered by FlippingBook