“sözler’in bir kâtibi olan Hafızın sarığına ilişecekler.
Hem gizli ezan muvakkaten terk edilsin. sen kâtibe söy-
le, cebir görmeden evvel sarığı çıkarsın.”
o bilmiyordu ki; hizmet-i kur’âniyede bulunan birisi-
nin sarığını çıkarmaya dair sözü tebliğ etmek, Mustafa
Çavuş gibi yüksek ruhlulara pek ağırdır. onların sözleri-
ni tebliğ etmiş. o gece rüyada ben görüyordum ki, Mus-
tafa Çavuş’un elleri kirli, kaymakam arkasında olarak
odama geldi. İkinci gün ona dedim:
“Mustafa Çavuş, sen bugün kimle görüştün? seni, elin
mülevves bir surette kaymakamın arkasında gördüm.”
dedi: “eyvah! Bana böyle bir söz, muhtar söyledi, ‘kâ-
tibe söyle.’ Ben arkasında ne olduğunu bilmedim.”
Hem aynı gün bir okkaya yakın gaz yağını camie ge-
tirmiş. Hiç vuku bulmayan, o gün kapı açık kalmış, bir
keçi yavrusu içeriye girmiş, büyük bir adam gelmiş, keçi
yavrusunun seccademe yakın bıraktığı müzahrefatı yıka-
mak için, ibrikteki gaz yağını su zannedip bütün o gaz ya-
ğını, temizlik yapıyorum diye, camiin her tarafına serp-
miş. Acaiptir ki, kokusunu duymamış. demek, o mescit
lisan-ı hâl ile Mustafa Çavuş’a diyor: “senin gaz yağın bi-
ze lâzım değil. ettiğin hata için gaz yağını kabul etmedim”
diye işaret vermek için o adama koku işittirilmedi. Hatta
o hafta içinde, Cuma gecesinde ve birkaç mühim namaz-
da, o kadar çalıştığı hâlde cemaate yetişemiyordu. sonra
ciddî bir nedamet, bir istiğfar ettikten sonra saffet-i asli-
yesini buldu.
Lem’aLar | 169 |
o
nuncu
l
em
’
a
acayip:
şaşırtıcı ve hayret ve-
rici.
cebir:
zorlama, baskı.
ciddî:
gerçek.
dair:
alâkalı, ilgili.
evvel:
önce.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’ân
hizmeti.
ibrik:
toprak, bakır vs. maden-
den yapılan emzikli su kabı.
istiğfar:
af dileme.
kâtip:
yazan, yazıcı.
lisan-ı hâl:
hâl dili.
muvakkaten:
geçici olarak.
mühim:
önemli.
mülevves:
kirli, pis.
müzahrefat:
çirkinlikler, pis-
likler.
namaz:
İslâm’ın beş şartından
biri olan salât.
nedamet:
pişmanlık.
okka:
dört yüz dirhemden
oluşan bir ağırlık ölçüsü biri-
mi.
ruh:
insanın kalb boşluğunda-
ki lâtif cisme binen, özü kav-
ranamayan idrak edici sır.
saffet-i asliye:
hakikatte olan
temizlik, saflık.
suret:
biçim, görünüş.
tebliğ:
bildirmek.
terk:
bırakma.
vuku:
olma, meydana gelme.