DokuzuncuLem ’ a
(1)
Bu Lem’ayı herkes okumasın. Vahdetülvücudun
ince kusurlarını herkes göremez ve muhtaç değil.
(3)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
íp
q
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(2)
@ /
¬p
ª°r
SÉp
H
(4)
o
¬o
JÉn
c
n
ôn
`Hn
h$G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ
r
«n
?n
Y o
?n
Ó°s
ùdn
G
A
ZİZ
, Sıddık, Muhlis, Halis Kardeşim,
kardeşimiz Abdülmecid’e ayrı mektup yazmadığımın
sebebi, size yazdığım mektupları kâfi gördüğümdendir ki,
Abdülmecid, Hulûsî’den sonra kıymettar bir kardeşim, bir
talebemdir. Her sabah akşam Hulûsî ile beraber, bazen
daha evvel duamda ismiyle hazır oluyor. size yazdığım
mektuplardan, evvel sabri, sonra Hakkı efendi istifade
ediyorlar. onlara da ayrı mektup yazmıyorum. Cenab-ı
Hak seni onlara mübarek büyük bir kardeş yapmış. sen
benim yerime Abdülmecid ile muhabere et, merak etme-
sin, Hulûsî’den sonra onu düşünüyorum. Fakat talebeli-
ğini hakkıyla ifa etmiyor. onun için bizzat onunla muha-
bere etmiyorum.
BirinciSualiniz:
Cetlerinizden birisinin imzası “es-sey-
yid Muhammed”e dair mahrem sualiniz var.
Lem’aLar | 141 |
d
okuzuncu
l
em
’
a
aziz:
muhterem, saygın.
bereket:
Allah’ın bol nimet ver-
mesi, çok fayda, ilim, hayırlı, uğur-
lu şeylerin değişmemesi.
Cenab-ı Hak:
Hakkın tâ kendisi şe-
ref ve büyüklük sahibi olan Allah.
cet:
ata, dede.
dair:
ait, ilgili.
derç edilmek:
yerleştirilmek.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
evvel:
önce.
halis:
hilesiz, temiz, samimî, her
işini yalnız Allah rızası için yapan.
ifa etmek:
yerine getirmek.
ihsan:
ikram, bağış.
istifade:
faydalanma.
kabiliyet:
dışarıdan gelen etkiye
açık olma özelliği, yetenek.
kâfi:
yeter, yeterli.
kıymettar:
değerli, kıymetli.
lem’a:
parıltı.
mahrem:
gizli, herkesçe bilinme-
mesi gereken.
muhabere:
haberleşme.
muhlis:
ihlâslı, samimî, dostluğu
temiz, her hâli içten ve gönülden
olan.
muhtaç:
ihtiyaç sahibi.
müteakip:
sonra, ardı sıra.
naşir:
kitap yayımlayan.
neşir:
kitap yayım ve dağıtımı.
rahmet:
acıma, koruma, merha-
met ve şefkat etme.
sıddık:
çok doğru, çok dürüst, hak-
kı ve hakikati şüphesiz kabulle-
nen.
sual:
soru.
talebe:
öğrenci.
teksir:
çoğaltma.
tenzih etmek:
Allah’ın bütün ku-
surlardan uzak ve temiz olduğu-
na inanmak.
tesbih etmek:
Allah’ı şanına lâyık
ifadelerle anmak.
vahdetülvücut:
vücudun birliği,
varlığın bir ve tek olduğunu, her
şeyin bir olan Allah’ın değişik gö-
rünüşleri olduğuna inanma teme-
line dayanan tasavvufî görüş.
1.
Osmanlıca teksir Lem’alar’da bulunan bu lem’a, LâtifNükteler’de neşrini müteakip aslî yeri
olan buraya da derç edilmiştir. (Naşirler)
2.
Allah’ın adıyla.
3.
Hiç bir şey yoktur ki, Onu övüp, tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
4.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
]
DokuzuncuLem’a, Bar-
la’da 1932’de Türkçe
olarak telif edilmiştir.