Lem'alar - page 1005

ON BİrİNCİ NüKte
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
187
zat-ı Ahmediyenin sünnet-i seniyesinin menbaı,
hem akvali, hem ahvali, hem ef’ali olduğunu ve her
birisi hem farz, hem nevafil, hem âdât aksamına in-
kısam ettiğini ve kur’ân’da
(1)
m
º«/
¶n
Y m
?o
?o
N '
»?n
©n
d n
?s
fp
Gn
h
sırrıyla, nev-i beşer içinde manen ve ruhen olduğu
gibi, mizac-ı cismanîsinin cihetiyle dahi en mutedil
noktasında ve kuva-i cismaniye ve nefsiyede nokta-i
itidalin vasatında ve kemalinde bulunan ferd-i ferit,
resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm olduğunu is-
pat ediyor. Bu risale dahi, başta denildiği gibi, bir
tiryak-ı enfa ve bir iksir-i azamdır.
OnİkinciLem’a. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
194
n
™r
Ñ°n
S n
?n
?n
N …/
òs
dG *n
G
(2)
@ o
Ú/
àn
ªr
dG p
Is
ƒo
?r
dGho
P o
¥Gs
Rs
ôdG n
ƒo
g %G s
¿p
G
BGƒo
ªn
?r
©n
àp
d s
øo
¡n
ær
«n
H o
ôr
en
’r
G o
?s
õn
æn
àn
j s
øo
¡n
?r
ãp
e ¢p
Vr
Qn
’r
G n
øp
en
h m
äGn
ƒ'
ªn
°S
(3)
Ék
ªr
?p
Y m
Ar
?n
T p
q
?o
µp
H n
•Én
Mn
G r
ón
b %G s
¿n
Gn
h l
ôj/
ón
b m
Ar
?n
T p
q
?o
c '
¤n
Y %G s
¿n
G
ayetlerinin, ehl-i fennin ve şimdiki coğrafyacı ve
kozmoğrafyacıların medar-ı tenkitleri olmuş iki ha-
kikatini “İki nükte” ile tefsir ediyor.
Birinci Nükte
: Umum rızık doğrudan doğruya
kadîr-i zülcelâl’in elinde olduğunu ve hazine-i rah-
metinden çıktığını beyan ederek, rızıksızlıktan öl-
mek olmadığını ispat eder.
İkinci Nükte
: küre-i arzın, münkir coğrafyacı fey-
lesofların rağmına olarak, yedi vecihle yedi tabaka
Lem’aLar | 1005 |
f
iHriST
hazine-i rahmet:
rahmet hazinesi.
iksir-i azam:
etkisi büyük ilâç.
inkısam etmek:
kısımlara, bölüm-
lere ayrılmak.
ispat:
kanıt; kanıtlama.
Kadîr-i Zülcelâl:
büyüklük sahibi
ve her şeye gücü yeten Allah.
kemal:
olgunluk, mükemmellik.
kuva-i cismaniye ve nefsiye:
cis-
manî ve nefse ait kuvvetler
küre-i arz:
yer küre; dünya.
lem’a:
parıltı.
licam:
hayvanın ağzına vurulan
gem.
manen:
manevî olarak; kalb, his,
fikir bakımından.
medar-ı tenkit:
eleştiri sebebi.
menba:
kaynak.
mizac-ı cismanî:
bedensel özel-
likler, maddî özelliklerin tamamı.
mutedil:
orta dereceli.
münkir:
inkârcı, kabul etmeyen.
nefis:
yeme, içme, şehvet gibi bi-
yolojik ihtiyaçlara duyulan tabiî is-
tek; şehvet, gazap, fazilet gibi şey-
lerin kaynağı.
nevafil:
nafileler, farz ve vacip
olan ibadetlerin dışında kalan iba-
detler.
nev-i beşer:
insanlık, bütün insan-
lar.
nokta-i itidal:
ölçülü, dengeli ve
orta hâlli olma noktası.
nükte:
ince manalı söz; ancak dik-
katle anlaşılabilen mana.
rağmına:
zıddına hareket.
resul-i ekrem:
çok cömert, kerîm
olan peygamber, Hz. Muhammed
(asm).
risale:
belirli bir konuda yazılmış
küçük kitap.
rızık:
yiyecek, içecek şey, gıda.
ruhen:
ruh bakımından.
sır:
gizli hakikat; bir şeyin dikkat,
tecrübe, yetenek ve sezgi yardı-
mıyla kavranabilen en zor ve ince
yönü.
sünnet-i seniye:
Peygamber Efen-
dimizin yüce sünneti, hâlleri, söz-
leri ve davranışları.
tabaka:
kat.
tefsir etmek:
Kur’ân’ın ayetlerini
mana bakımından açıklamak, yo-
rumlamak.
tiryak-ı enfa:
en faydalı ilâç.
umum:
bütün.
vasat:
orta.
vecih:
yön, taraf, tarz, şekil.
Zat-ı ahmediye:
Peygamberimi-
zin zatı, kendisi.
âdât:
âdetler, her zaman ya-
pılan şeyler, usuller.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât
ve selâm onun üzerine olsun.
ahval:
hâller.
aksam:
kısımlar, bölümler.
akval:
konuşmalar.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cüm-
lesi.
beyan etmek:
açıklamak, an-
latmak.
cihet:
yön.
coğrafyacı:
coğrafya ilmi ile
uğraşanlar.
ehl-i fen:
fen bilimleri ile uğ-
raşanlar.
ef’al:
fiiller, hareketler.
farz:
dinen yapılması zorunlu
olan işler, emirler.
ferd-i ferit:
eşi benzeri olma-
yan fert, kişi; seçilmiş Zat.
feylesof:
filozof, felsefe bilgini,
felsefe ile uğraşan.
hakikat:
gerçek.
1.
Ve hiç şüphesiz sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin. (Kalem Suresi: 4.)
2.
Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan Allah’tır. (Zariyat Suresi: 58.)
3.
O Allah ki, yedi göğü yarattı ve yeryüzünü de onlar gibi yaratarak mahlûklarına mesken
yaptı. Bunlar arasında Allah’ın emri cereyan edip durur –tâ ki Allah’ın her şeye kadir oldu-
ğunu ve ilminin her şeyi kuşattığını bilesiniz. (Talâk Suresi: 12.)
1...,995,996,997,998,999,1000,1001,1002,1003,1004 1006,1007,1008,1009,1010,1011,1012,1013,1014,1015,...1406
Powered by FlippingBook