Mübareklerin kahramanlarından Büyük Abdurrah-
man’ın, küçük Ali’nin, Hafız Mustafa’nın faaliyet ve gay-
retleri; ve Hafız Mustafa’nın bu defaki mektubundaki
bazı noktaları, beni sürur yaşıyla ağlattırdı. Yalnız bu ka-
dar var ki, bir zarf içinde gönderilen yirmi beş banknot
bulundu, kimin zarfından olduğunu bilemedik.
Bilirsiniz ki, bütün ömrümde kimseden hediyeleri ka-
bul edemiyorum. Hatta rüştü’nün bu defaki hediyesini
reddedip hatırını kırdım, geri çevirdim. Cenab-ı Hak, be-
ni muhtaç bırakmıyor. İnsanlara da muhtaç etmiyor. Be-
ni merak etmeyiniz.
Fakat, Mübarekler Heyetinde öyle bir şahs-ı manevî
hissediyorum ki, kaidemi ona karşı muhafaza edemiyo-
rum. o şahs-ı manevîyi kızdırmamak ve rencide etme-
mek için, yalnız o paradan borç alarak beş lirayı bu bay-
ram, umur-i hayriyesine sarf etmek için kabul ettim. Yir-
misini sabri vasıtasıyla ve namıyla geri gönderip iade
ediyorum, gücenmeyiniz. Ve bilhassa,
(
.?.´.ø°ùM
)
gayet müstesna kalemiyle dört güzel hediyeleri pek çok
kıymettar göründü. İnşaallah, bu havalide çokları şevkle
kitabete sevk edecek. Böyle kuvvetli kalemleri
Risale-i
Nur
’a ihsan eden Cenab-ı Hakka yüz binler şükür.
Mübarekler Heyetinde Mehmed’in mektubu beni çok
sevindirdi. Şimdi yazdığım vakitte yanımda bulunan
memleketin eşrafına okudum. o eşraflar da “Maşaallah,
bârekâllah” dediler, hayretle alkışladılar. o mektubun ve
ötekilerin birer kısmını lâhikaya kaydedeceğiz.
K
astamonu
L
âhiKası
| 131 |
sarf:
harcama.
sevk:
yöneltme.
sürur:
sevinç, mutluluk.
şahs-ı manevî:
manevî şahıs,
belli bir kişi olmayıp bir cemaat-
teb meydana gelen manevî şahıs.
şevk:
keyif, neşe, sevinç.
şükür:
Allah’ın nimetlerine karşı
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hal ile Allah’ı hamd
etme.
umur-i hayriye:
hayırlı işler.
vasıta:
aracılık.
banknot:
kâğıt para.
barekallah:
Allah mübarek
etsin, hayırlı ve bereketli ol-
sun.
bilhassa:
özellikle.
eşraf:
şeref ve itibar sahibi
kimseler, ileri gelenler.
gayet:
son derece.
havali:
bölge, etraf, çevre, ci-
var.
heyet:
bir topluluğu meyda-
na getiren kişilerin bütünü,
komite.
iade:
geri verme.
ihsan:
bağışlama, ikram et-
me, lütuf.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
kaide:
kural, esas, düstur.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
kitabet:
kâtiplik, yazma.
Lâhika:
üstad Bediüzzaman
Said Nursî ve Nur Talebeleri-
nin onun uygun gördüğü
mektuplarının kaydedildiği,
Lâhikalar risalesi (27. Mektup
risalesi)
maşaallah:
Allah’ın istediği
gibi, Allah’ın istediği olur anla-
mında hayret ve memnunluk
ifade eden bir ibare.
muhafaza:
koruma.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müstesna:
benzerlerinden
üstün olan, seçkin, mümtaz.
nam:
ad.
rencide:
incinmiş, kırılmış,
gücendirilmiş.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.