Kastamonu Lahikası - page 138

65
·
Aziz, Sıddık, Sebatkâr,MetînKardeşlerim!
sizin faaliyetiniz ve sebatkârâne çalışmanız,
Risale-i
Nur
dairesinin zembereği hükmünde bizleri ve çok yerle-
ri harekete getiriyorsunuz. Allah sizden ebeden razı ol-
sun. Bin âmin, âmin.
size,
Hizbü’l-Kur’ânî’
den evvel gönderilen
Risale-i
Nur
’un virdü’l-azamına ilhak etmek için bir parçayı yaz-
dık, bir parçayı da, Yirmi dokuzuncu lem’ada yerini
gösterdik. Benim hususî tefekküratım o neviden olduğu
cihetle bana ihtar edildi, ben de yazdım.
Saniyen:
Birkaç gün evvel, size gönderdiğim son mek-
tuptaki, hayat-ı dünyeviyenin hayat-ı diniyeye galebe et-
mesine dair ikinci meselesi münasebetiyle gayet ince ve
kaleme alınmaz bir mana kalbe zahir oldu. Yalnız gayet
kısa o manaya bir işaret edeceğim. Şöyle ki:
Bu acip asrın hayatperest ehl-i dalâleti aldatan, sarhoş
eden, fânîlerden sûrî aldıkları zevki, gayet acı ve elîm ol-
duğunu; ve ehl-i imanın ve hidayetin aynı yerde ve o fâ-
niyatta bâkiyâne ve ulvî bir zevk bulunduğunu gördüm ve
hissettim, fakat ifade edemiyorum.
Risale-i Nur
’un müteaddit yerinde nasıl ispat etmiş ki,
ehl-i dalâlet için, zaman-ı hâzırdan maada her şey
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun, ka-
bul eyle!” anlamında duanın so-
nunda söylenir.
asrı:
yüzyıl.
bâkiyâne:
daimî, sonsuz bir şekil-
de.
cihet:
yön.
dair:
alakalı, ilgili.
ebeden:
ebedî ve daimî olarak.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yoldan
çıkanlar, azgın ve sapkın kimse-
ler.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri.
elîm:
şiddetli, çok dert ve keder
veren.
evvel:
önce.
fânî:
ölümlü, geçici.
faniyat:
fanilik, ölümlülük.
galebe:
galip gelme, üstünlük.
gayet:
son derece.
hayat-ı diniye:
dinî hayat.
hayat-ı dünyeviye:
dünyaya ait
olan hayat.
hayatperest:
hayatı tapar dere-
cede seven.
hidayet:
doğru inanç ve ya-
şayış üzere olmak.
Hizbü’l-Kur’ânî
:
Risale-i Nur-
’ların temelini teşkil eden ve
tefsirinin yapıldığı Kur’ân
ayetlerinin bir araya toplandı-
ğı eser.
hususî:
özel.
hükmünde:
değerinde, yerin-
de.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
ilhak:
ilâve etme, ekleme,
katma.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
maada:
başka, gayri, -den
başka.
mesele:
önemli konu.
münasebet:
vesile, -dan do-
layı.
müteaddit:
çeşitli, bir çok.
nevi:
çeşit, tür.
razı:
rıza gösteren, hoşnut
olan.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
saniyen:
ikinci olarak.
sebatkârane:
sabır ve sebat
ederek.
sûrî:
görünüşte olan, şeklî.
tefekkürat:
tefekkürler.
ulvî:
yüksek, yüce.
virdü’l-âzam:
en büyük virt,
dua.
zahir:
görünen, görünücü.
zaman-ı hâzır:
şimdiki za-
man.
zemberek:
hareketi sağlayan
güç kaynağı, hareket yaptıran
alet.
| 138 | K
astamonu
L
âhiKası
1...,128,129,130,131,132,133,134,135,136,137 139,140,141,142,143,144,145,146,147,148,...478
Powered by FlippingBook