‡
63
·
Aziz, SıddıkKardeşlerim!
Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, gayet şiddetli,
dehşetli hastalığım, gayet merhametli ve çok sevaplı ola-
rak afiyete yerini bırakıp gitti. Çok büyük bir nimet için-
de bulunduğunu ben ve buradaki arkadaşlarım tasdik
ettik.
Hem Cenab-ı Hakka hadsiz şükür ve hadsiz hamd edi-
yorum ki, sizlerin bu defaki hediye-i ramazaniyeniz olan
çok güzel nüshalarınız, bu bayramımı çok bayramları bir-
den toplayan bir küllî bayram hükmüne geçti. Ve bilhas-
sa ikinci Hüsrev olan Birinci tahir’in gayet dikkat ve te-
vafuklu yazdığı risaleler, beni o derece minnettar ve mes-
rur ediyor ki, elimden gelseydi her bir nüshasına on altın
lira verecektim. Bu derece kuvvetli bir şakirt
Risale-i
Nur
’a sahip çıkması ümitlerimizi çok kuvvetlendirdi.
sav kahramanlarının ve Mübareklerin karyelerine
kendi karyesini, onların safına getirdi. Atabey (Âras)
onunla ve onun gibilerle iftihar etmeli. onun nüshaların-
da yanlışlar pek çok azdır. Yalnız, oralardaki nüshalarda
manası anlaşılmayan bazı kelimeler varmış ki, istinsahta
öylece kaydedilmiş. Benim tashihimden geçen nüshala-
ra mukabele edilse iyi olur. o kuvvetli ve fedakâr karde-
şimizin masum çocuklarının ve refikasının yazdıkları risa-
leleri güzelce bir cilt yaptık. görenlere, hususan burada-
ki
Risale-i Nur
’un kadınlar dairesindeki kızlar ve hanım-
lara gayet tesirli ve cazibedar bir numune-i teşvik oldu.
K
astamonu
L
âhiKası
| 133 |
diüzzaman Said Nursî’nin eserleri-
nin adı.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şükür:
Allah’ın nimetlerine karşı
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hal ile Allah’ı hamd
etme.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tashih:
basılacak bir eserin dizgi-
lerini kontrol ederek yanlışları
düzeltme.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra, ölçü
ve münasebetler içerisinde birbi-
rine denk gelme.
afiyet:
sağlık, esenlik.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
bilhassa:
özellikle.
cazibedar:
çekici, cazibeli.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
fedakâr:
kendini veya şahsî
menfaatlerini hiçe sayan, fe-
da eden.
gayet:
son derece.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hamd:
Allah’a karşı şükran ve
memnuniyetini onu överek
bildirme.
hediye-i Ramazaniye:
Ra-
mazan hediyesi.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hükmüne:
yerine, değerine.
iftihar:
gurur, övünme.
istinsah:
nüshasını yazma,
örneğini çıkarma, kopya et-
me.
karye:
köy.
küllî:
umumî, genel, bütün
olan.
masum:
suçsuz, günahsız,
saf, temiz.
mesrur:
sevinçli, memnun.
minnettar:
bir iyiliğe karşı te-
şekkür duygusu içinde olan.
mukabele:
karşılık verme,
karşılama.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
numune-i teşvik:
şevke ve
gayrete getirme nümunesi,
teşvik örneği.
nüsha:
birbirinin aynı olan
suretlerin her biri.
refika:
kadın eş, karı.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-