“
Risale-i Nur
dairesine sadâkat ve hizmet ve takva ve
içtinab-ı kebair derecesiyle, o ulvî ve küllî ubudiyete sa-
hip olur, elbette bu büyük kazancı kaçırmamak için tak-
vada, ihlâsta, sadâkatte çalışmak gerektir.
Salisen:
leyle-i kadrinizi, hem bu gelen bayramınızı
bütün ruhucanımızla tebrik ve tes’it ediyoruz.
ì@í
‡
60
·
Aziz, Sıddık, Mübarek Kardeşlerim, Dünyada
Medar-ı Tesellilerim ve Berzah Yolunda Nuranî
Yoldaşlarım ve Mahşerde İnşaallah Şefaatçile-
rim!
sizin hem leyle-i kadrinizi, hem bayramınızı bütün
ruhucanımla tebrik ediyorum, tes’it ediyorum.
Saniyen:
Şimdiye kadar hiç görmediğim bir surette,
dehşetli bir hastalıktan fevka’l-me’mul bir tarzda
Risale-i
Nur
’un halis talebelerinin şifa duasının neticesi olarak
mu’cize gibi birden harika bir kerametle şifâ bulmamı si-
ze haber veriyorum. Bu vakıayı müşahede eden emin ile
Feyzi’nin o harika hastalığa ait bu gelecek fıkrasını me-
dar-ı ibret için size gönderiyorum. Bütün kardeşlerimize
birer birer selâm ve dua ediyorum; Hüsrev’i de merak edi-
yorum.
(1)
»/
bÉ n
Ñr
dGn
ƒo
g »/
bÉ n
Ñr
dn
G
Said Nursî
ì@í
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
berzah:
ruhların kıyamete kadar
bekleyeceği, dünya ile ahiret ara-
sındaki yer.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
fevkalme’mul:
umulanın üstün-
de, umulandan çok fazla.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
halis:
samimî, her amelini yalnız
Allah rızası için işleyen.
harika:
olağanüstü.
içtinab-ı kebâir:
büyük günahlar-
dan kaçınmak, sakınmak.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf Al-
lah rızası için yapma.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nasında kullanılan bir dua.
keramet:
Allah’ın velî kullarında
görülen olağanüstü hâller veya
tabiatüstü hâdiseler.
küllî:
umumî, genel, bütün olan.
Leyle-i Kadir:
Kadir Gecesi,
Kur’ân-ı Kerîm’in dünya semasına
nazil olduğu gece, Ramazan’ın 27.
gecesi.
mahşer:
haşrolunacak, toplanıla-
cak yer; kıyamette ölülerin dirilip
toplanacakları yer.
medar-ı ibret:
ibret sebebi, vesi-
lesi.
medar-ı teselli:
ferahlık sebebi,
teselli kaynağı.
mu’cize:
benzerini yapmak-
tan insanların aciz kaldığı şey.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müşahede:
bir şeyi gözle gör-
me, seyretme.
nuranî:
nurlu, ışıklı, parlak,
münevver.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
ruhucan:
ruh ve can.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
salisen:
üçüncü olarak.
saniyen:
ikinci olarak.
selâm:
barış, rahatlık, sela-
met ve esenlik dileme.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şefaat:
günahkâr bir kimse-
nin affını Allah’tan niyaz et-
me.
takva:
Allah korkusuyla dinin
yasak ettiği şeylerden kaçın-
ma, Allah’ın emirlerini tutup
azabından korunma.
talebe:
öğrenci.
tarz:
biçim, şekil.
tes’it:
tebrik etme, kutlama.
ulvî:
yüksek, yüce.
vakıa:
olay.
1.
Bâki olan ancak Allah’tır.
| 126 | K
astamonu
L
âhiKası