kazançları pek azîm ve küllîdir. Her biri, binler hisse alır,
inşaallah, emval-i dünyeviyenin iştiraki gibi inkısam ve
tecezzi etmeden her birisine, aynı amel defterine geçme-
si, bir adamın getirdiği bir lâmba, binler âyinelerin her
birisine aynı lâmba inkısam etmeden girmesi gibidir.
demek,
Risale-i Nur
’un sadık şakirtlerinden birisi,
leyle-i kadrin hakikatini ve ramazanın yüksek mertebe-
sini kazansa, umum hakikî sadık şakirtler sahip ve hisse-
dar olmak vüs’at-i rahmet-i İlâhiyeden çok kuvvetli ümit-
varız.
ì@í
‡
57
·
Aziz, Sıddık, Mübarek, Kahraman Kardeşle-
rim!
Evvelâ:
Bu mübarek ramazanda, iştirak-i a’mal düstur-i
esasıyla, her bir has kardeşimizin kırk bin dili bulunan bir
melâike hükmünde, kırk bin diller ile, yani kardeşleri
adedince manevî dilleri ile ettikleri ve edecekleri dualar,
rahmet-i İlâhiye nezdinde makbul olmasını o lisanlar
adedince, Cenab-ı erhamürrâhimîn’den niyaz ediyoruz.
Bu mahiyetteki ramazanınızı tebrik ediyoruz.
Saniyen:
Bu defaki müteaddit tesirli ve sürurlu ve
müjdeli mektuplarınıza karşı, bir kitap kadar cevap
vermek lâyık iken, vaktin müsaadesizliği ile kısa cevabım-
dan gücenmeyiniz. en başta, kahramanlar yatağı olan
K
astamonu
L
âhiKası
| 121 |
makbul:
kabul edilmiş, geçerli,
reddedilmeyen.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
melâike:
melekler.
mertebe:
derece, basamak.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
müsaade:
izin; elverişli, uygun ol-
ma durumu.
müteaddit:
çeşitli, bir çok.
nezd:
yan, kat.
niyaz:
Allah’a yalvarma ve yakar-
ma.
rahmet-i ilâhîye:
Allah’ın sonsuz
rahmeti, İlâhî rahmet.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
sadık:
doğru, gerçek; sözünde,
vaadinde, işinde doğru olan.
saniyen:
ikinci olarak.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
sürur:
sevinç, mutluluk.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tecezzi:
parçalara ayrılma, bölün-
me.
umum:
bütün.
ümitvar:
ümitli, umutlu, uman,
ümidi olan.
vüs’at-i rahmet-i ilâhiye:
Cenab-
ı Hakkın rahmet ve merhameti-
nin genişliği, büyüklüğü.
amel:
fiil, iş.
âyine:
ayna.
azîm:
büyük.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
Cenab-ı Erhamürrâhimîn:
inayet ve rahmet, yardım ve
lütuf sahiplerinin en merha-
metlisi olan, şeref ve azamet
sahibi olan yüce Allah (c.c.).
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
düstur-i esas:
esas kanun,
anayasa.
ehemmiyetli:
önemli.
emval-i dünyeviye:
dünya
malları.
evvelâ:
birinci olarak, her
şeyden önce, ilk olarak.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikî:
gerçek.
hisse:
pay, nasip.
hissedar:
hisse sâhibi, hissesi
olan.
hükmünde:
değerinde, yerin-
de.
inkısam:
bölünme, parçalan-
ma.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
iştirak:
ortak olma, ortaklık
etme.
iştirak-i a’mal:
aynı işe çalış-
maya iştirak etmek, katılmak.
küllî:
bütüne ait olan, umumî,
genel.
Leyle-i Kadir:
Kadir Gecesi,
Kur’ân-ı Kerîm’in dünya se-
masına nazil olduğu gece, ra-
mazanın 27. gecesi.
lisan:
dil.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası,
tabiatı, niteliği.