İşaratü'l İ'caz - page 386

olduğuna işarettir. evet, ömr-i tabiîsini bitirip sonra ölen-
ler pek azdır; kısm-ı azamı ömr-i tabiîsi esnasında ölürler.
demek, mevt tabiî bir netice değildir, ancak cesedin
inhilâliyle dağılmasından ibarettir; yoksa, ruhun fenâsıy-
la değildir. Mevtle ceset dağılır, ruh bâkî kalır.
(1)
r
ºo
µ` o
à«/
Áo
s
º o
K
mâkabliyle mâba’di arasında bu’d-i mesafeyi ifade eden
(2)
s
º o
K
imate ile ikinci ihya arasında kocaman âlem-i berza-
hın
fâsıla
olduğuna işarettir.
(3)
n
¿ƒo
©n
Lr
ôo
J p
¬r
«n
dp
G s
º o
K
: Bu
s
º o
K
ise ikinci ihya ile rücu arasın-
da mevcut büyük bir perde ve hicabın bulunduğuna
işarettir.
(4)
n
¿ƒo
©n
Lr
ôo
J
Yani, “
Esbapperdesininkeşfiyle,vesaitin
tardıylaAllah’arücuedeceksiniz
.”
Sual:
Allah’a rücu etmek, Allah’tan gelmeyi iktiza
eder. Bunun için, bir kısım insanlar Allah ile insan ara-
sında ittisali tevehhüm etmişlerdir ve bazı sofîler de şüp-
heye düşmüşlerdir?
Cevap:
dünyada insanın vücut ve bekası olduğu gibi,
ahirette de vücut ve bekası vardır. dünyadaki vücut vası-
tasız dest-i kudretten çıkar. dünyada terkip, tahlil, tasar-
ruf, tahavvül ile karışık beka meselesi, sabıkan zikredilen
hikmet üzerine, esbap, vesait, ilel meseleye müdahale
ahiret:
dünya hayatından sonra
başlayıp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
âlem-i berzah:
ruhların kıyamete
kadar kalacakları âlem; kabir âle-
mi.
bâkî:
daimî, sonsuz.
beka:
bâkîlik, ebedîlik, sonsuzluk.
bu’d-i mesafe:
mesafe uzaklığı.
ceset:
vücut, beden.
dest-i Kudret:
Allah’ın ezelî gücü-
nün eli.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
fasıla:
aralık, ara.
fenâ:
yokluk, son bulma, geçicilik.
hicap:
perde, örtü.
hikmet:
İlâhî gaye, yüksek bilgi,
fayda.
ibaret:
meydana gelen, oluşan,
müteşekkil.
ihya:
canlandırma, diriltme, hayat
verme.
iktiza:
gerektirme, lüzumlu kılma.
ilel:
illetler, hastalıklar, sakatlıklar.
imate:
ölüm hâline koyma, yok
etme.
inhilâl:
dağılma, çözülme, parça-
lanma, bozulma.
ittisal:
bitişme, birleşme.
keşif:
bulma, meydana çıkarma.
kısm-ı azam:
büyük kısım, ekse-
riyet, çoğunluk.
mâba’d:
sonraki, alttaki, sonrası,
arkası.
mâkabl:
geçmişteki, geçmiş, bir
şeyin kendinden önce olan.
mesele:
konu.
mevt:
ölüm.
müdahale:
karışma, araya girme,
sokulma.
ömr-i tabiî:
tabiî olan, Allah tara-
fından belirlenen, takdir edilen ha-
yat müddeti.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın temeli
ve sebebi olan manevî varlık.
rücu:
dönme, geri dönme.
sabıkan:
evvelce, bundan ön-
ce.
sofî:
tasavvuf felsefesine tâbi
olan, tasavvuf erbabı, muta-
savvıf.
sual:
soru.
tabiî:
tabiatı gereği olan, nor-
mal, alışılmış, olağan.
tahavvül:
değişme, dönüşme,
başkalaşma.
tahlil:
zor bir meseleyi hallet-
me, değerlendirme.
tard:
kovma, çıkarma, uzak-
laştırma, sürme.
tasarruf:
idare, kullanım.
terkip:
bir kaç şeyi birleştire-
rek yeni bir şey meydana ge-
tirme.
tevehhüm:
vehmine kapıl-
mak, öyle zannetmek.
vasıta:
aracı.
vesait:
vasıtalar.
vücut:
beden, varlık.
1.
Sonra sizi öldürecektir. (Bakara Suresi: 28.)
2.
Sonra.
3.
Sonra Onun huzuruna döndürüleceksiniz. (Bakara Suresi: 28.)
4.
Rücu edip gitmek. (Bakara Suresi: 28.)
B
akara
S
ureSi
| 386 | İşaratü’l-İ’caz
1...,376,377,378,379,380,381,382,383,384,385 387,388,389,390,391,392,393,394,395,396,...576
Powered by FlippingBook