Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 723

Her asra, her asırdaki her tabakaya kapısı küşade. güya
her demde, her yerde taze nazil oluyor o kelâm-ı rah-
manî.
İhtiyarlandıkça zaman, kur’ân da gençleşiyor. rumuzu
hem tavazzuh eder, tabiat ve esbabın perdesini de yır-
tar o hitab-ı Yezdanî.
nur-i tevhidi, her dem her ayetten fışkırır. Şahadet per-
desini gayp üstünde kaldırır. Ulviyet-i hitabı, dikkate
davet eder o nazar-ı insanı,
ki o lisan-ı gayptır; şahadet âlemiyle bizzat odur konu-
şur. Şu unsurdan bu çıkar: Harika tazeliği bir ihata-i
ummanî.
te’nis-i ezhan için akl-ı beşere karşı İlâhî tenezzülât. ten-
zilin üslûbunda tenevvüü, munisliğidir mahbub-i insü-
cânı.
Beşinci menba ise, nakil ve hikâyatında, ihbar-ı sadıka-
da, esasî noktalardan hazır müşahit gibi bir üslûb-i be-
dî-i pürmaani
naklederek, beşeri onunla ikaz eder. Menkulâtı şunlardır:
İhbar-ı evvelîni, ahval-i ahirîni, esrar-ı cehennem ve ci-
nanı,
Hakaik-ı gaybiye, hem esrar-ı şahadet, serair-i İlâhî, re-
vabıt-ı kevnîye dair hikâyatıdır hikâyet-i ayanî
metli olan Allah tarafından rahmet
için gelen mukaddes sözler.
küşad(e):
açma.
lisan-ı gayp:
gaybın dili, görünme-
yen âlemlerin dili.
mahbub-i insücân:
insanların ve
cinlerin sevgilisi.
menba:
kaynak, herhangi bir şe-
yin çıktığı yer.
menkulât:
naklettiği, ifade ettiği
şeyler.
munis:
cana yakın, insana soğuk
değil.
müşahit:
şahit olan, gören.
nakil:
ulaştırma, birbirine bilgi ver-
me.
nakletme:
aktarma.
nazar-ı insan:
insanın nazarı, insa-
nın bakışı.
nazil:
Allah katından gelen.
nur-i tevhid:
her şeyde bir olan
Allah’ı gösteren birlik mührü olan
nur.
revabıt-ı kevnî:
kâinatla ilgili bağ-
lar.
rumuz:
incelikler, gizli sırlar.
serair-i ilâhî:
İlâhî sırlar.
şahadet âlemi:
göz ile görünen
âlem, dünya.
şahadet:
görünür olma.
tabiat:
madde âlemi, varlıklar.
tavazzuh:
açığa çıkma.
te’nis-i ezhan:
zihinleri okşama.
tenevvü:
çeşitlilik.
tenzil:
yukarıdan aşağıya inme.
ulviyet-i hitap:
hitabın yüceliği.
unsur:
esas, asıl.
üslûb-i bedî-i pürmaani:
çok an-
lamlı, güzel, dikkat çekici, bediî bir
anlatış tarzı.
üslûp:
ifade şekli, anlatım biçimi.
ahval-i ahirîn:
sonradan gele-
ceklerin başlarına gelecek hâl-
ler.
akl-ı beşer:
insan aklı.
asır:
yüzyıl.
beşer:
insan, insanlık, âde-
moğlu.
bizzat:
kendisi.
dair:
ilgili.
davet:
bir şeyi kabul etmeye
çağırma.
dem:
an, vakit.
esasî:
esasa ait, öze ait.
esbap:
sebepler.
esrar-ı şahadet:
gördüğümüz
dünyanın gizli gerçekleri, sırla-
rı.
esrar-ı cehennem ve cinan:
cennet ve cehennem âlemle-
rinin sırları.
gayp:
görünmeyen âlemler.
güya:
sanki.
hakaik-ı gaybiye:
gizli haki-
katler; gayp âlemleri ile ilgili
hakikatler.
harika:
mükemmel.
hikâyat:
hikâyeler, anlatma-
lar.
hikâyet-i ayanî:
açık ve net
anlatımlı hikâyeler.
hitab-ı Yezdanî:
Allah’ın hita-
bı, sözü.
ihata-i ummanî:
deniz gibi ge-
niş olarak her yeri kuşatma.
ihbar-ı evvelîn:
öncekilerin
haberleri.
ihbar-ı sadıka:
doğru haber-
ler.
ikaz:
uyarma.
ilâhî tenezzülât:
Allah’ın kul-
larının anlayış seviyelerini dik-
kate alması, derin hakikatleri
anlayabilecekleri ifade ve üs-
lûpla açıklaması.
kelâm-ı rahmanî:
merha-
Eski said dönEmi EsErlEri
| 723 |
l
emaaT
1...,713,714,715,716,717,718,719,720,721,722 724,725,726,727,728,729,730,731,732,733,...790
Powered by FlippingBook