Hakikatte bir yed-i rahmet, bir dest-i kudrettir ki, o seme-
ratı, o dalları içinde sizlere uzatıyor.
o yed-i rahmeti, siz de şükür ile öpünüz. o dest-i kudre-
ti de minnetle takdis ediniz.
• • •
Fatiha’nın Ahirinde İşaret Olunan Üç Yolun Beyanı
ey birader-i püremel! Hayalini ele al, benimle beraber gel.
İşte bir zemindeyiz. etrafına bakarız; kimse de görmez
bizi.
Çadır direkleri hükmünde yüksek dağlar üstünde, karan-
lıklı bir bulut tabakası atılmış. Hem o dahi kaplatmış
zeminimizin yüzü,
Müncemit bir sakfolmuş. Fakat altı, yüzü açıkmış; o yüz
güneş görürmüş. İşte bulut altındayız; sıkıyor zulmet
bizi.
sıkıntı da boğuyor; havasızlık öldürür. Şimdi bize üç yol
var, bir âlem-i ziyadar. Bir kere seyrettimdi, bu zemin-
i mecazî.
evet, bir kere buraya da gelmişim, üçünde ayrı ayrı git-
mişim. Birinci yolu budur: ekseri burdan gider. o da
devr-i âlemdir, seyahate çeker bizi.
İşte biz de yoldayız, böyle yayan gideriz. Bak şu sahranın
kum deryalarına, nasıl hiddet saçıyor, tehdit ediyor bizi.
ahir:
son.
âlem-i ziyadar:
aydınlık dünya.
beyan:
ifade etme.
birader-i püremel:
çok uzun arzu
ve emeller peşinde koşan, hayalci
kardeş.
derya:
deniz.
dest-i kudret:
kudret eli.
devr-i âlem:
varlık dünyasında
gezinti.
ekser:
çoğunluk.
hakikat:
gerçek.
hiddet:
öfke.
kere:
defa.
minnet:
iyilik karşısında ma-
nevî borçlu hissetme.
müncemit:
donmuş.
sahra:
çöl, ova.
sakf:
tavan.
semerat:
meyveler, faydalar.
seyahat:
yolculuk.
sıkıntı:
ne yapacağını bileme-
me, şaşkınlık.
şükür:
minnet duygusu ile te-
şekkür etme.
takdis:
kudsî bilme, her türlü
noksan ve eksiklikten arındır-
ma.
tehdit:
korkutma, göz dağı
verme.
yed-i rahmet:
merhamet ve
şefkat eli.
zemin:
yer.
zemin-i mecazî:
gerçekte ol-
mayan hayalî yer.
zulmet:
karanlık.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 732 |
Eski said dönEmi EsErlEri