Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 735

ey arkadaş! Şimdi hayali baştan çıkar, aklı kafaya geçir.
evvelki iki yolun mağdub ve dâllîn yolu; hatarları pek
çoktur, kıştır daim güz, yazı.
Yüzde biri kurtulur: eflâtun, sokrat gibi. üçüncü yol se-
hildir, hem karib-i müstakimdir. zayıf, kavi müsavi;
herkes o yoldan gider. en rahatı budur ki: şehit olmak,
ya gazi.
İşte neticeye gireriz. evet, deha-i fennî: evvelki iki yoldur,
ona meslek ve mezhep. Fakat hüda-i kur’ânî: üçüncü
yoldur onun sırat-ı müstakimi; isal eder o bizi.
r
ºp
¡ r
«n
?n
Y n
âr
ªn
©r
fn
G n
øj/
òs
dG n
•Gn
öp
U@ n
º«/
?n
à°r
ùo
Ÿr
G n
•Gn
öu
üdG Én
fp
ór
gG{ s
ºo
¡
s
?dn
G
(1)
n
Ú/
e'
G z n
Ú
u
=
d ÉB° s
†dG n
’n
h r
ºp
¡ r
«n
?n
Y p
܃ o
°†r
¨n
Ÿr
G p
ôr
«n
Z
• • •
Hakikî Bütün Elem Dalâlette, Bütün Lezzet İmandadır
Hayal Libasını Giymiş Muazzam Bir Hakikat
ey yoldaş-ı hüşdar! sırat-ı müstakimin o meslek-i nuranî,
mağdub ve dâllînin o tarik-ı zulmanî, tam farklarını gör-
mek eğer istersen, ey aziz!
gel, vehmini ele al, hayal üstüne de bin. Şimdi seninle
gideriz zulümat-ı ademe. o mezar-ı ekberi, o şehr-i pü-
remvatı bir ziyaret ederiz.
Bir kadîr-i ezelî, kendi dest-i kudretle bu zulümat-ı
kıt’adan bizi tuttu çıkardı, bu vücuda bindirdi, gönder-
di şu dünyaya, şu şehr-i bîlezaiz.
mağdub:
Allah’ın hiddet, öfke ve
gadabına uğrayanlar.
meslek:
usul, metot.
meslek-i nuranî:
aydınlık nurlu
yol, metot ve sistem.
mezar-ı ekber:
en büyük mezar.
mezhep:
yol, usul ve Allah’ın rıza-
sına götüren yol.
muazzam:
çok değerli ve büyük.
müsavi:
aynı seviyede, denk, eşit.
netice:
sonuç.
sehil:
kolay.
sırat-ı müstakim:
istikametli doğ-
ru yol.
şehit:
Allah yolunda canını feda
eden.
şehr-i bîlezaiz:
lezzet vermeyen
şehir.
şehr-i püremvat:
ölülerle dolu şe-
hir.
tarik-i zulmanî:
zulümatlı karanlık
yol.
vehim:
zan ve kuruntu.
vücut:
varlık.
yoldaş-ı hüşdar:
akıllı uslu yol ar-
kadaşı.
zayıf:
güçsüz.
ziyaret:
görmeye gitme.
zulümat-ı adem:
yokluk karanlık-
ları.
zulümat-ı kıt’a:
karanlıklar ülkesi.
aziz:
saygın, muhterem.
daim:
devamlı.
dalâlet:
iman ve İslâm’dan ay-
rılma; sapkınlık, doğru ve hak
yoldan ayrılma.
dâllîn:
doğru yoldan sapmış
olanlar, günaha girmiş olanlar.
deha-i fennî:
pozitif ilimlerde
deha sahibi olan.
dest-i kudret:
kudret eli.
eğer:
şayet.
elem:
acı.
gazi:
Allah yolunda mücadele
ederek zafer kazanan.
hakikat:
gerçek.
hakikî:
gerçek.
hatar:
tehlike, korku.
hayal:
zihinde tasarlanıp can-
landırılan şey, hülya.
hüda-i kur’ânî:
Kur’ân’ın hida-
yete götüren yolu.
isal etmek:
ulaştırmak.
kadîr-i Ezelî:
başı sonu olma-
yan güç ve iktidar sahibi Allah.
karîb-i müstakim:
doğruya,
istikamete yakın.
kavi:
güçlü.
lezzet:
tatlılık; haz, tat, zevk,
keyif.
libas:
elbise.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 735 |
l
emaaT
1.
Allah’ım, “Bizi doğru yola ilet. • Kendilerine nimet ve ihsanda bulunduğun peygamberleri-
nin ve onlara tâbi olan salih kullarının yoluna ilet, azabına uğrayanların ve sapıtmış olanla-
rın yoluna değil.” (Fatiha Suresi: 6-7.) Âmin.
1...,725,726,727,728,729,730,731,732,733,734 736,737,738,739,740,741,742,743,744,745,...790
Powered by FlippingBook