Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 734

Şu şecere-i tuba, meğer o kur’ân imiş; dalları her tarafa
uzanmış. tedelli eden bu dala biz de asılmalıyız; oraya
alsın bizi.
o şecere-i semavî, bir timsali, zeminde olmuş şer-i en-
verî. demek zahmet çekmeden o yol ile çıkardık bu
âlem-i ziyaya, sıkmadan zahmet bizi.
Madem yanlış etmişiz; eski yere döneriz, doğru yolu bu-
luruz. Bak üçüncü yolumuz, şu dağlar üstünde durmuş
olan şehbazî,
Hem de bütün cihana okuyor bir ezanı. Bak müezzin-i
azama, Muhammedü’l-Haşimî (
AsM
), davet eder insanı
âlem-i nur-i envere, ilzam eder niyaz ile namazı.
Bulutları da yırtmış, bak bu hüda dağlarına; semavata ser
çekmiş, bak şeriat cibaline; nasıl müzeyyen etmiş ze-
minimizin yüzü gözü.
İşte çıkmalıyız buradan, himmet tayyaresiyle. ziya-i ne-
sim orada, nur-i cemal orada. İşte buradadır Uhud-i
tevhit, o cebel-i azizî;
İşte şuradadır Cudi-i İslâmiyet, o cebel-i selâmet. İşte Ce-
belü’l-kamer olan kur’ân-ı ezher. zülâl-i nil akıyor o
muhteşem menbadan; iç o âb-ı lezizi.
(1)
@ n
Ú/
?p
dÉn
?r
G o
øn
°ùr
Mn
G *G n
?n
QÉn
Ñn
àn
a
(2)
n
Ú/
ªn
dÉn
©r
dG u
Ün
Q! o
ór
ªn
?r
G p
¿n
G Én
fG'
ƒr
Yn
O o
ôp
N'
Gn
h
âb-ı leziz:
lezzetli su.
âlem-i nur-i enver:
nurların içinde
bulunan dünya.
âlem-i ziya:
aydınlık dünya.
cebel-i aziz:
şerefli, üstün dağ.
cebel-i selâmet:
emniyet ve gü-
ven veren dağ.
Cebelü’l-kamer:
Nil nehrinin çıktı-
ğı Kamer Dağı.
cibal:
dağ.
cihan:
tüm dünya.
Cudi-i islâmiyet:
Hazret-i Nuh’un
gemisini üzerinde taşıyan Cudi da-
ğı gibi olan İslâmiyet.
davet:
bir şeyi kabul etmeye ça-
ğırma.
himmet:
çalışıp çabalama, sarf et-
me; ceht, gayret etme; yardım, ih-
san, lütuf; manevî yardım; kasıt,
niyet, azim.
hüda:
İlâhî kaynaklı hak yol ve
prensipleri; hak ve doğru olan yol.
ilzam:
mecbur tutma, zorlama.
kur’ân-ı Ezher:
parlak, her şeyi
aydınlatan Kur’ân.
madem:
durum böyle ise.
meğer:
eğer, şayet.
menba:
kaynak, herhangi bir şe-
yin çıktığı yer, pınar.
muhammedü’l-Haşimî:
Haşimî
soyundan gelen ahir zaman pey-
gamberi.
muhteşem:
hayranlık uyandıran,
haşmetli.
müezzin-i azam:
en büyük
müezzin.
müzeyyen:
süslü.
niyaz:
Allah’a dua etme.
nur-i cemal:
güzellik nuru.
semavat:
semalar, gökler.
ser çekme:
baş kaldırma.
şecere-i semavî:
semavî ağaç.
Şecere-i Tuba:
kökleri cennet-
te, dalları dünyaya uzanmış
olan tuba ağacı.
şehbazî:
beyaz doğan kuşu.
şer-i enver:
çok nurlu şeriat,
din.
şeriat:
kanun, dinî hükümler,
toplumu ilgilendiren dini hü-
kümler, kurallar.
tayyare:
uçak.
tedelli:
uzanıp eğilmiş.
timsal:
görüntü.
Uhud-i tevhid:
Uhud Dağı gibi
sağlam ve sarsılmaz tevhid
inancı.
zahmet:
sıkıntı.
zemin:
yer.
ziya-i nesim:
tatlı, hoş rüzgâr,
esinti.
zülâl-i nil:
temiz ve berrak
akan Nil nehri.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 734 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şanı ne yücedir. (Mü’minun Suresi: 14.)
2.
Dualarımız ise şu sözle sona erer: Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. (Yunus Suresi
10. ayetten iktibas.)
1...,724,725,726,727,728,729,730,731,732,733 735,736,737,738,739,740,741,742,743,744,...790
Powered by FlippingBook