onun için Cuma’da hutbe-i Arabiye, zaruriyatı ihtar, mü-
sellematı tezkir, maalkifaye olur onun tarz-ı tezkiri.
nazariyatı talim onda maksut değildir. Hem İslâm’ın vah-
danî simasında şu Arabî ibare bir nakş-ı Vahdettir; ka-
bul etmez teksiri.
• • •
Hadis Der Ayete: “Sana yetişmek muhal!”
Hadis ile ayeti muvazene edersen, bilbedahe görürsün:
Beşerin en beliği, vahyin de mübelliği, o dahi baliğ ol-
maz
Belâgat-i ayete. o da ona benzemez. demek ki, lisan-ı
Ahmedîden gelen her bir kelâm her dem onun olamaz.
• • •
İcaz ile Beyan İ’caz-ı Kur’ân
Bir zaman rüyada gördüm ki, Ağrı dağı altındayım. Bir-
den o dağ patladı, dağ gibi taşları âleme dağıttı, sarstı
cihanı.
Füc’eten bir adam yanımda peyda oldu. dedi ki: “İcaz ile
beyan et, icmal ile icaz et bildiğin enva-ı i’caz-ı
kur’ân’ı.”
daha rüyada iken tabirini düşündüm. dedim, şuradaki in-
filâk, beşerde bir inkılâba misal. İnkılâpta ise elbet hü-
da-i Furkanî,
âlem:
dünya.
arabî ibare:
Arabca metin.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
baliğ:
ulaşan.
belâgat-i ayet:
ayetin mükem-
mel, düzgün, kusursuz, az kelime
ile çok anlamları ifade etmesi.
beliğ:
maksadını az, öz ve güzelce
ifade eden.
beşer:
insan, insanlık, âdemoğlu.
beyan:
ifade etme.
bilbedahe:
apaçık, aşikâr.
cihan:
tüm dünya.
dem:
an, vakit.
enva-ı i’caz-ı kur’ân:
Kur’ân’ın
mu’cize olan yönleri.
füc’eten:
anîden, birden bire.
hadis:
Peygamberimizin sözleri, fi-
illeri ve kabulleri.
hutbe-i arabî:
Arabca hitabe.
hüda-i Furkanî:
Hakkı batıl-
dan ayıran Kur’ân’ın insanlığa
gösterdiği doğru yol.
i’caz-ı kur’ân:
Kur’ân’ın mu’ci-
ze olan ve insanlığın anlamak-
ta ve ifadede âciz kaldığı ifade-
leri.
icaz:
veciz, az öz anlamlı ifade.
icmal:
özet, kısa ifade.
ihtar:
hatırlatma.
infilâk:
şiddetli patlama.
inkılâp:
değişim, dönüşüm.
kelâm:
kelime, cümle, söz.
lisan-ı ahmedî:
Peygamberi-
mizin dili, ifadesi.
maalkifaye:
yeterli olmakla
beraber.
maksut:
istenen.
misal:
örnek.
muhal:
aklın kabul etmesi im-
kânsız olan şey.
muvazene:
kıyaslayarak de-
ğerlendirme, ölçü, karşılaştır-
ma.
mübelliğ:
tebliğ görevini ya-
pan.
müsellemat:
doğruluğu ve
kesinliği herkesçe kabul edi-
len esaslar.
nakş-ı Vahdet:
birliği göste-
ren nakış, birlik nakşı.
nazariyat:
teoriler ve görüşler.
peyda olma:
ortaya çıkmak.
tabir:
yorumlama.
talim:
öğrenme, eğitim.
tarz-ı tezkir:
hatırlatma şekli.
teksir:
çoğaltma.
tezkir:
anma, hatırlama, hatır-
latma.
vahdanî sima:
birlik içindeki
sima, görünüş.
vahiy:
Allah’ın peygamberlere
hitabı.
zaruriyat:
olmazsa olmaz ke-
sin hükümler.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 720 |
Eski said dönEmi EsErlEri