Bu sıdk ve kizb, küfür ve iman kadar birbirinden uzak.
Asr-ı saadette sıdk vasıtasıyla Muhammed Aleyhissalâtü
Vesselâmın âlâyıilliyyine çıkması ve o sıdk anahtarıyla
hakaik-ı imaniye ve hakaik-ı kâinat hazinesi açılması sır-
rıyla, içtimaiyat-ı beşeriye çarşısında, sıdk en revaçlı bir
mal ve satın alınacak en kıymetli bir meta hükmüne geç-
miş.
eseri olan kâinattaki gerçekler.
hâl:
durum.
haşiye:
dipnot.
hazine:
kıymetli şeylerin saklandı-
€ı yer.
hükmüne:
yerine, de€erine.
içtimaiyat-ı beşeriye:
toplum ha-
yatı.
ihlâs:
bir işi, bir ameli, başka bir
karşılık beklemeksizin, sırf Allah rı-
zası için yapma.
ispat etmek:
do€ruyu delillerle
göstermek.
kat’î:
şüpheye ve tereddüde ma-
hal bırakmayan, kesin.
kıymet:
de€er; şeref, onur, itibar.
kıymetli:
de€erli.
kizb:
yalan.
küfür:
Allah’ın varlı€ına, birli€ine
inanmama, Ona yakışmayacak sı-
fatlar yükleme.
lânet etmek:
Allah’ın rahmetin-
den mahrumlu€unu istemek; bed-
dua.
mal:
satışa konulan ticarî eşya.
mecbur:
zor altında bulunan.
meta:
ticarî de€eri olan mal.
muhalif:
muhalefet eden, aykırılık
gösteren, uymayan.
mukabil:
karşı, karşılık.
münafık:
kâfirli€ini gizleyerek
Müslüman gibi davranan.
mürtet:
din de€iştiren.
nur Şakirdi:
Risale-i Nurları oku-
yan ve onunla imana ve Kur’ân’a
hizmet eden, Nur Talebesi.
rahmet:
esirgeme, ba€ışlama, şef-
kat gösterme.
revaçlı:
tercih edilen, ra€bette
olan.
salih:
dindar.
sena etmek:
överek bahsetmek.
sıdk:
do€ruluk; samimîlik.
sır:
püf noktası, yetenek ve tecrü-
be ile anlaşılabilen en zor ve en in-
ce yan.
siyaset:
devlet idaresi ile ilgili
esaslar; politika.
siyaset-i ‹slâmiye:
‹slâm’a ait
olan, ‹slâmî siyaset; ‹slâmî idare
şekli.
tâbi olmak:
uymak, itaat etmek,
itaatte bulmak.
tefsik etmek:
günahla ve haktan
ayrılmakla, suçlamak.
temas etmek:
dokunmak.
tenkit etmek:
olumsuz şekilde
de€erlendirmek.
tenzil etmek:
indirmek, düşür-
mek.
terk etmek:
vazgeçmek; bakma-
mak, ilgilenmemek.
tetkik etmek:
dikkatle araştır-
mak, incelemek.
zalim:
zulmeden, haksızlık eden.
zındık:
Allah’ı inkâr eden, imansız,
münkir.
âlâyıilliyyin:
yücelerin yücesi,
insanın ulaşabilece€i en yük-
sek mertebe.
alet:
vasıta.
aleyh:
karşı, karşıt.
aleyhissalâtü vesselâm:
Salât
ve selâm onun üzerine olsun.
âlim:
ilim ile u€raşan, ilim ada-
mı.
asr-ı saadet:
Peygamberimiz
Hz. Muhammed’in (a.s.m.) pey-
gamber olarak dünyada bu-
lundu€u devir.
bahane:
uydurma sebep.
cinayet:
a€ır suç.
dair:
ait, ilgili.
daire:
alan.
delil:
bir davayı, meseleyi is-
pata yarayan şey, bürhan.
dindar:
dinî kaidelere hakkıyla
riayet eden.
ehl-i siyaset:
ülkenin idaresiy-
le meşgul olanlar, siyaset
adamları, politikacılar.
emare:
alâmet, nişan, eser.
fevkalâde:
ola€anüstü.
fikir:
görüş, düşünce.
fikr-i siyasî:
siyasî görüş, fikir.
fikr-i siyasiye:
siyasî görüş,
düşünce.
garplılaşmak:
Avrupa kültür
ve medeniyeti taraftarlı€ı, ba-
tılılaşmak.
hakaik-ı imaniye:
iman haki-
katleri.
hakaik-ı kâinat:
‹lâhî bir sanat
Fakat, o zamandan yirmi sene sonra gördü ki, o gizli münafık
zındıkların, garplılaşmak bahanesiyle siyaseti dinsizliğe alet yapmalarına
mukabil, bir kısım dindar ehl-i siyaset, dini siyaset-i İslâmiyeye alet
etmeye çalışmışlardı. İslâmiyet güneşi yerdeki ışıklara alet ve tâbi olamaz.
Ve alet yapmak, İslâmiyetin kıymetini tenzil etmektir, büyük bir
cinayettir.
Hatta, eski said, o çeşit siyaset tarafgirliğinden gördü ki: Bir salih
âlim, kendi fikr-i siyasîsine muvafık bir münafığı hararetle sena etti ve
siyasetine muhalif bir salih hocayı tenkit ve tefsik etti.
eski said ona dedi: “Bir şeytan senin fikrine yardım etse, rahmet
okutacaksın. senin fikr-i siyasiyene muhalif bir melek olsa, lânet
edeceksin.” Bunun için eski said,
(1)
p
á°n
SÉn
«°pq
ùdGn
h p
¿Én
£r
«°s
ûdG n
øp
e $Ép
H o
Pƒo
Yn
G
dedi.
Ve otuz beş seneden beri siyaseti terk etti.
(HaşİYe 1)
Said Nursî
HaşİYe 1:
siyaseti Yeni said bütün bütün terk ettiği için bakmadığından,
eski said’in siyasete temas eden Hutbe-i Şamiye dersinin (onun yerine)
tercümesi yazıldı.
(HaşİYe 2)
HaşİYe 2:
Hem üstadımızın yirmi yedi senelik hayatı ve yüz otuz parça
kitabı ve mektupları, üç mahkeme
(*)
ve hükûmet memurları tarafından
tam tetkik edildiği ve aleyhinde çalışan zalim mürtet ve münafıklara kar-
şı mecbur da olduğu hâlde, hatta idamı için gizli emir verildiği hâlde, di-
ni siyasete alet ettiğine dair en ufak bir emare bulamamaları, dini siya-
sete alet etmediğini kat’î ispat ediyor. Ve hayatını yakından tanıyan biz
nur Şakirtleri ise, bu fevkalâde hâle karşı hayranlık duymakta ve risa-
le-i nur dairesindeki hakikî ihlâsa bir delil saymaktayız.
nur Şakirtleri
(
*
)
Şimdi yüz mahkeme.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 345 |
H
uTBe
-
i
Ş
amiYe
1.
Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah’a sığınırım.