ihtilâfatı beynelislâm ika edip, Mutezile, Cebriye, Mürcie
gibi dalâlet fırkalarını tevlid eden, istibdattır.
evet, taklidin pederi ve istibdad-ı siyasînin veledi olan
istibdad-ı ilmîdir ki, Cebriye, rafıziye, Mutezile gibi İslâ-
miyet’i müşevveş eden fırkaları tevlit etmiştir.
Sual:
“İstibdat bu derece bir semm-i kàtil olduğunu
bilmezdik. lehülhamd, parçalandı. onu esasıyla tedavi
edecek olan tiryak-ı meşrutiyeti bize tarif et.”
Cevap:
Bazı memurların ef’ali, adem-i ülfetten dola-
yı size yanlış ders gösterdiği ve şiddetten neş’et eden
müşevveşiyetle hâl-i hâzırdan fehmettiğiniz meşrutiyeti
tefsir etmeyeceğim. Belki hükûmetin hedef-i maksadı
olan meşrutiyet-i meşruayı beyan edeceğim.
İşte, meşrutiyet
(2)
r
ºo
¡n
æn
¡r
«n
Hi'
QÉo
°T r
ºo
g o
ôr
en
Gn
h@
(1)
p
ô r
en
’r
G?p
a r
ºo
gr
Qp
hÉn
°Tn
h
ayet-i kerîmelerinin tecellisidir ve meşveret-i şer’iyedir. o
vücud-i nuranînin kuvvete bedel, hayatı haktır, kalbi ma-
rifettir, lisanı muhabbettir, aklı kanundur, şahıs değildir.
evet, meşrutiyet hâkimiyet-i millettir; siz dahi hâkim ol-
dunuz. Umum akvamın sebeb-i saadetidir; siz de saadete
gideceksiniz. Bütün eşvak ve hissiyat-ı âliyeyi uyandırır.
Uyku bes! siz de uyanınız. İnsanı hayvanlıktan kurtarır;
siz de tam insan olunuz. İslâmiyet’in bahtını, Asya’nın tâ-
liini açacaktır. size müjde. Bizim devleti ömr-i ebedîye
mazhar eder. Milletin bekasıyla ibka edecek; siz daha
me’yus olmayınız. Bir ince tel gibi her tarafa heva ve
mürcie:
Ehl-i Sünnet mezhebine
muhalif, batıl bir itikadî mezhep.
müşevveş:
karmakarışık.
müşevveşiyet:
karışıklık, karma-
karışık vaziyet.
neş’et:
meydana gelme, oluşma,
çıkma.
ömr-i ebedî:
ebedî, sonsuz ömür.
peder:
baba, ata.
rafıziye:
Şiî gruplarından olup Hz.
Ebu Bekir ve Hz. Ömer’i kabul et-
meyen, hak mezhepten ayrılmış,
namazsız, itikadı bozuk batıl mez-
hep.
sebeb-i saadet:
mutluluk sebebi.
semm-i kàtil:
öldürücü zehir.
şûra:
taklit:
Delilsiz olarak hareket et-
me, şeriatteki delilini bilmeksizin
bir hükümle amel etme.
talih:
kısmet, baht, kader.
tecelli:
görünme, yansıma.
tefsir:
Kur’ân’ın mana bakımından
izahı, Kur’ân’ın şerhi.
tevlit:
doğma, ortaya çıkma.
tiryak-ı meşrutiyet:
meşrutiyet
ilâcı.
velet:
çocuk, evlât, erkek çocuk.
vücud-i nuranî:
nuranî varlık.
istibdad-ı ilmî:
ilmî yönden,
ilim adamlarının baskısı.
istibdad-ı siyasî:
siyasî baskı.
istibdat:
kanuna ve nizama
tâbi olmayan, keyfî, baskıcı
yönetim; zulüm ve tahakküm.
istişare:
fikir alışverişi, da-
nışma.
kanun:
yasa.
lehülhamd:
hamd Allah için-
dir.
lisanı:
dil.
marifet:
bilgi, bilme, tanıma,
hüner, anlatma, övme, ustalık.
mazhar:
nail olma, şereflen-
me.
me’yus:
ümitsiz, ye’se düş-
müş, ümidi kesilmiş, kederli.
meşrutiyet-i meşrua:
dine
uygun meşrutiyet.
meşrutiyet:
bir hükümdarın
başkanlığı altındaki millet
meclisi ile idare edilen devlet
sistemi.
meşveret-i şer’iye:
dine uy-
gun olarak yapılan meşveret.
mutezile:
Emevîler devrinde
ortaya çıkan ve Allah’ı tenzih
etmek maksadıyla meseleleri
sırf akılla izaha çalışan ve “Kul
fiilinin yaratıcısıdır” görüşüne
inanan batıl bir itikadî mez-
hep.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 209 |
m
ünazaraT
1.
Ve işlerde onlarla istişare et. (Âl-i İmran Suresi: 159.)
2.
Onların aralarındaki işleri istişare iledir. (Şûra Suresi: 38.)