Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 205

bir taifesi Ferraşin ovası’nın meyvesidir, bir miktarı Bey-
tüşşebap deresi’nde, kırmızılanmış semeresidir. İşte, şu
iki eseri yazdığım vakit, zaman kısa, mekân vahşî, ben
seyyah, zihin müşevveş, vücut yarım hasta, yazmak ace-
le olduğundan, elbette müşevveş olur.
ey ehl-i insaf!
Mazeretim bu. kabul ederseniz, insafın şe’nidir; et-
mezseniz, emin olunuz, size minnet etmem, hiç de kabul
etmeyiniz. sizin minnetiniz dağ başında olsun. size be-
ğendirmek için değil, belki hakka hizmet için yazdım,
vesselâm. Şu eserin nağamatını dinlemek için, bir kürd
cesedini giymek, bir vahşî hayalini başına takmak gerek-
tir. Yoksa ne istimaı helâl, ne semaı tatlı olur.
ebu Lâşey
Said
®
ağleb:
çoğunlukla, ekseriyetle, ga-
liben.
âlem:
Dünya, cihan.
andırmak:
hatırlatmak, benze-
mek.
arz etmek:
sunma, gösterme, tak-
dim etme; izah etme.
asır:
yüzyıl, asır.
aşair-i Ekrad:
Kürd aşiretleri.
bedel:
karşılık.
bilâd-ı arabiye:
Arab beldeleri.
bilvekâle:
vekil olarak.
binaen:.
den dolayı, nedeniyle.
cevelân:
dolaşma, gezinme.
dua:
Allah’a yalvarma, çağırma.
ehl-i hamiyet:
manevî ve millî de-
ğerlerin korunması için gayret
gösterenler.
Ekrad:
Kürdler.
emma ba’d:
bundan sonra.
emsal:
eş, benzer.
garip:
tuhaf, şaşılacak.
gayet:
son derece.
güz:
sonbahar.
istihsan:
beğenme, güzel bulma.
kurun-i Vusta:
Orta Çağ; M.S. 395
yılından 1453’e kadar süren çağın
adı.
lisan:
dil.
meclis-i mebusan-ı ilmiye:
ilmî
mebuslar meclisi, âlimler parla-
mentosu.
medrese:
ders okutulan yer.
meşrutiyet:
bir hükümdarın baş-
kanlığı altındaki millet meclisi ile
idare edilen devlet sistemi.
miftah-i kelâm:
sözün anahtarı.
muavenet:
yardım.
musafaha:
iki elle yapılan tokalaş-
ma; sevgisini gösterme, kucaklaş-
ma.
münakaşa:
atışma, çekişme; tar-
tışma, kritik etme.
münazara:
bir konu üzerinde belli
kurallara uyularak yapılan tartış-
ma.
nazar:
bakış, düşünme, fikir.
nazar:
bakış.
rahîm:
rahmeti her şeyi kuşatan
Allah.
rahman:
sonsuz merhamet sahi-
bi ve şefkatle bütün varlıkları rızık-
landıran Allah.
rahmet:
acıma, merhamet etme.
rıhlet-i sayfiye:
yaz göçü ve yol-
culuğu.
Beytüşşebap:
Şırnak vilâyeti-
ne bağlı kaza.
ceset:
vücut, beden.
ebu lâşey:
“hiçbir şeye sahip
olmayan, dünyaya değer ver-
meyen” manasında, “Hiçbir şe-
yin babası” demektir.
ehl-i insaf:
insaflı olanlar, insaf
sahipleri.
emin:
şüpheye düşmeyen,
kesin olarak bilen.
Ferraşin:
Hakkâri ve Van do-
laylarında bir ova.
hak:
doğru.
helâl:
Allah’ın müsaade ettiği
şey, din bakımından günah ol-
mayan şey.
hizmet:
bir uğurda bir işin ya-
pılması için çalışma.
insaf:
vicdana uygun hareket.
istimaı:
dinleme.
mazeret:
elde olmayarak
meydana gelmiş, makul se-
bep, özür.
mekân:
yer, mahal.
miktarı:
kadar, kemiyet.
minnet etmek:
kendisi için bir
iyilikte bulunulmasını iste-
mek; boyun eğip yalvarmak.
minnet:
yardım.
müşevveş:
düzensiz, karma-
karışık.
nağamat:
nağmeler, güzel
sesler.
semaî:
işitme.
semere:
meyve, güzel netice.
seyyah:
çok seyahat eden,
gezgin.
şe’n:
icap, gerek.
taife:
çeşit; topluluk.
vahşî:
yabanî.
vakit:
zaman.
vesselâm:
son söz budur.
vücut:
var olma, varlık.
zihin:
hafıza, bellek.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 205 |
m
ünazaraT
1...,195,196,197,198,199,200,201,202,203,204 206,207,208,209,210,211,212,213,214,215,...790
Powered by FlippingBook