Hatime
(1)
[Vatandaşlarıma ve kardeşlerime
(2)
burada birkaç söz söy-
lemezsem, bence bahis nâtamam kalır.]
ey eski ça€ların, cihangir Asya ordularının kahraman
askerlerinin ahfadı olan vatandaşlarım ve kardeşlerim!
(3)
Beş yüz senedir yattı€ınız yeter. Artık uyanınız; sabah-
tır. Yoksa sahra-i vahşette yatmakla gaflet sizi ya€ma
edecektir.
Hikmet denilen makine-i âlemin nizamı ve telgraf hat-
tı gibi umum âleme uzanan ve dal budak salan kanun-i
nuranî-i İlâhiyenin müessisi olan hikmet-i İlâhiye, ufk-i
ezelden kaderin parma€ını kaldırmış size emrediyor ki:
tefrikayla, müteferrik su gibi, katre katre zayi olan ha-
miyet ve kuvvetinizi fikr-i milliyetle, yani İslâmiyet milli-
yetiyle tevhid ve mezç ederek, zerratın cazibe-i cüz’iyele-
ri gibi, bir cazibe-i umumî-i vatanî teşkili ile bu
(4)
kitle-i
azîmi küre gibi tedvir ederek, şems-i şevket-i İslâmiye ve
cemahir-i müttefika-i İslâmiyenin mevkebinde bir kev-
keb-i münevver gibi cazibesine ittiba ile muvazene ve
aheng-i umumiyeyi muhafaza ediniz.
Hem de hürriyet-i şer’iye denilen yüksek bir hakikat-i
içtimaiye, süphan ve A€rı da€ları gibi, istikbalin cibal-i
şahikasının tepesinde aya€a kalkmış. Ve esaret-i nefis
altına girmeyi yasak etmiş ve gayra tecavüzü tecviz
Eski said dönEmi EsErlEri
| 161 |
d
ivan
-
ı
H
arB
-
i
Ö
rfî
ye:
birleşik İslâm cumhuriyetleri,
devletleri.
cibal-i şahika:
yüksek da€lar.
cihangir:
dünyayı, cihanı hükmü
altına alan.
ça€:
zaman, devir.
esaret-i nefis:
nefse esir olma.
fikr-i milliyet:
milliyetçilik fikri.
gaflet:
Allah’tan uzaklaşıp nefsinin
arzularına dalmak.
gayr:
başkası.
hakikat-i içtimaiye:
sosyolojik
gerçek; toplumsal gerçek.
hamiyet:
millî onur ve haysiyet.
hatime:
bir eserin sonuç kısmı.
hikmet-i ilâhî:
Allah’ın hikmeti,
Allah’ın her şeyi bir sebebe ba€la-
ması.
hikmet-i ilâhiye:
Allah’ın hikmeti,
mahlûkatın yaratılışında Allah’ın
gayeleri.
hürriyet-i şer’iye:
İslâmiyetin ön-
gördü€ü serbestlik, özgürlük.
istikbal:
gelecek, gelecek zaman.
ittiba:
tâbi olma, uyma.
kader:
Cenab-ı Hakkın olmuş ve
olacak her şeyi önceden bilmesi.
kanun-i nuranî-i ilâhiye:
Allah’ın
kainata koydu€u nurlu kanunlar.
katre:
damla.
kevkeb-i münevver:
nurlanmış,
parlayan yıldız.
küre:
dünya.
kitle-i azîm:
büyük kitle; büyük
birliktelik.
makine-i âlem:
kâinat denilen
makina.
mevkep:
topluluk.
mezç etmek:
kaynaştırmak, bir-
leştirmek.
muhafaza etmek:
korumak, bı-
rakmamak.
muvazene:
denge.
müessis:
tesis eden, kuran.
müteferrik:
ayrılan, da€ılan.
nâtamam:
bitmemiş, eksik.
nizam:
düzen.
sahra-i vahşet:
ürkütücü çöl.
şems-i şevket-i islâmiye:
İslâmın
muhteşem görkemli güneşi.
tecavüz:
başkasının hakkına el
uzatma.
tecviz:
caiz görme, izin verme.
tedvir etmek:
çevirmek, döndür-
mek; idare etmek.
tefrika:
ayrılmak, ayrı ayrı olmak.
teşkil:
meydana getirme, oluştur-
ma.
tevhid:
bir, birleme.
ufk-i ezel:
ezel ufku, sonradan
meydana gelmeyen ufuk.
umum:
hep, bütün, cümle.
ya€ma:
talan.
zayi olmak:
elden çıkan, elden
çıkmış.
zerrat:
zerreler, çok ufak parçalar,
moleküller, atomlar.
1.
Bu Hatime Lâtin harfleriyle neşredilen Divan-ıHarb-iÖrfî’den alınmıştır.
2.
Osmanlıca teksir nüshada “ebna-i cinsime de” şeklindedir.
3.
Osmanlıca teksir nüshada “Ey Asurîler ve Turanîler ve Kiyanîlerin cihangirlik zamanında
pişdar, kahraman askerleri olan arslan Türkler, Kürdler!” şeklindedir.
4.
Osmanlıca teksir nüshada “bir cazibe-i umumî-i millî teşkili ile Türk-Kürd gibi bir” şeklindedir.
aheng-i umumiye:
genel
uyum, toplumu meydana ge-
tiren bireylerin uyum içerisin-
de olması.
ahfat:
nesiller, zürriyet.
âlem:
dünya, cihan, evren.
bahis:
konu .
cazibe:
cezp edicilik, çekicilik.
cazibe-i cüz’iye:
zerrelerin
arasında olan küçük çekim
gücü.
cazibe-i umumî-i vatanî:
va-
tanın bütününde oluşan cazi-
be, çekim gücü.
cemahir-i müttefika-i islâmi-