Hâsılı, siz de o kadar yamacılık yapamazsınız, ben de in-
cinirim.
(1)
p
™``p
bGs
ôdG n
¤n
Y o
¥r
ôn
îr
dG n
™°n
ùs
`Jp
G r
ón
b
.
Hem de Vilâyat-ı Şarkiyede iken sizi iyi bilirdim. Bu
ahval, sizin serairinizi bana iyi ö€retti. Bahusus tımarha-
ne bu metinleri bana iyi şerh etti. Hem de bu hâllere te-
şekkür ederim. zira, suizan makamında hüsnüzan eder-
dim.”
Molla Said Nursî
i
ki
m
ekTeB
-
i
m
usîBeTin
Ş
aHadeTnamesi
| 160 |
Eski said dönEmi EsErlEri
ahval:
durum vaziyet.
bahusus:
hususiyetle, özellik-
le.
hâllere:
durumlara.
hâsılı:
özet olarak, kısaca.
hüsnüzan:
iyi zan, güzel kana-
at.
makam:
yer.
metin:
kavi.
molla:
eskiden büyük âlimle-
re verilen isim.
serair:
gizli şeyler, sırlar.
su-i zan:
fena, kötü zan, şüp-
he.
şerh etmek:
açıklamak, izah
etmek.
teşekkür etmek:
yapılan bir
iyilik karşısında minnet, mem-
nuniyet ve şükür ifade etmek.
tımarhane:
akıl hastahanesi.
vilâyat-ı şarkiye:
do€u illeri.
zira:
çünkü.
1.
Yırtık yamadan daha büyük hâle geldi.