Œ
3 3 7
œ
Dört sene evvel Üstadımız hastalığı yüzünden beni An-
kara’da Risale-i Nur’un mahkemeleriyle alâkadar işlerini
takip için tevkil ettirdiği zaman, bazı mebuslara gönderdi-
ğimiz ilişik mektubumuzu yeniden sizlere ve muhterem
mebusların nazar-ı irfanlarına takdim ediyoruz.
Buna sebep, aynı meselenin devam etmesidir. Bilhas-
sa son aylarda şark vilâyetlerinde kurulması için teşebbü-
se geçilen yeni üniversitedir.
risale-i nur’un bu otuz senelik zamanda dâhil ve ha-
riçteki fevkalâde intişarıyla her tarafta hüsnü tesiri ve
şark vilâyetlerinde elli beş seneden beri büyük bir dârül-
fünunun kurulmasına çalışması, birbirini takip eden ve
birbirini tamamlayan bu zamanda âlem-i İslâm’ı şiddetli
alâkadar eden iki mühim meseledir. Bu iki netice-i azî-
me, hem bu milleti, hususan şark vilâyetlerini, hem dört
yüz milyon İslâm milletlerini, hem sulh-i umumîye muh-
taç Hristiyanlık dünyasını da alâkadar edip ve tesirini
gösteren medar-ı iftihar iki ehemmiyetli hâdisedir. Ve İs-
lâm dininin ve kur’ân hakikatlerinin küllî ve umumî iki
naşiri ve ilâncısıdır.
üstadımız elli beş seneden beri azamî gayretle ve mü-
teaddit vesilelerle Şarkî Anadolu’da Camiü’l-ezher’e mu-
vafık
Medresetüzzehra
namıyla bir İslâm üniversitesinin
kurulması için çalışmış ve bunun kat’î lüzumunu daima
ileri sürmüştür. reisicumhura ve Başvekile hitaben,
onları bu meseleden tebrik eden üstadımızın yazısında
alâkadar:
ilgili, ilişkili, münasebetli,
bağlı.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
azamî:
en fazla, en çok, nihayet
derecede.
başvekil:
başbakan.
bilhassa:
özellikle.
Camiü’l-Ezher:
Mısır’daki Ezher
Üniversitenin adı.
dâhil:
içeri, iç.
dârülfünun:
üniversite.
ehemmiyetli:
önemli.
evvel:
önce.
fevkalâde:
olağanüstü.
hâdise:
olay.
hakikat:
gerçek, doğru.
hariç:
dışarı.
hitaben:
hitap ederek, söyleye-
rek.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hüsn-i tesir:
güzel, iyi tesir, etki.
| 790 | Emirdağ Lâhikası – ıı
ilân:
yayma, duyurma, bil-
dirme.
intişar:
yayınlanma, neşrolma.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
küllî:
umumî, genel.
mebus:
milletvekili.
medar-ı iftihar:
iftihar sebebi,
övünme sebebi.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapılma-
sını idarecilere teklif ettiği, fen
ilimleriyle din ilimlerinin bir-
likte okutulmasını düşündüğü
üniversite.
mesele:
konu.
muhtaç:
gerek duyan.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
muvafık:
uygun, münasip.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müteaddit:
bir çok kere, de-
falarca.
nam:
ad, isim.
naşir:
eser, neşreden, yayın-
layan, dağıtan.
netice-i azîme:
büyük netice.
reisicumhur:
halkın reisi,
cumhurbaşkanı.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sulh-i umumî:
genel barış,
herkesi ilgilendiren barış,
dünya barışı.
Şark:
Doğu.
Şarkî:
Doğu ile ilgili.
takdim:
arz etme, sunma.
teşebbüs:
girişim, bir işi yap-
mak için harekete geçme.
tevkil:
vekil etme, edilme.
umumî:
genel.
vesile:
bahane, sebep.
vilayet:
il.