yazısında denildiği gibi, Şark dârülfünunu âlem-i İslâm’ın
bir nevi merkezinde olarak beynelislâm medar-ı iftihar
bir makam kazanacaktır. o vilâyetlerde medfun çok aziz
ve mübarek binlerle ulema ve ârifin, şühedâ ve muhak-
kikîn ecdatlarımızın mazideki pek kıymetli ve kudsî hiz-
met-i diniyeleri, manevî, bâkî hasletleri bu dârülfünunla
dahi tecessüm ederek vazife-i imaniyelerini daha geniş
bir sahada yapacaklardır.
Şark üniversitesinin bir nevi programı olmaya lâyık
üssü’l-esas dersi ise, kur’ân-ı Hakîm’in hakaik-ı imaniye-
sini tefsir eden ve bütün meselelerini, fünun-i akliye ile
ve delâil-i mantıkıye ve müspete ile tesbit ettiren ve ma-
kulâtla ders veren risale-i nur’dur ki, yeni asrın üniver-
sitelerinde ve mekteplerinde okutulmaya şâyandır.
risale-i nur, Şarkî Anadolu’da yer yer kurulmuş ve
yüzyıllardan beri o havalide manevî âb-ı hayat menbâla-
rı vazifesini görmüş bulunan medreselerinin ve üstadları-
nın bir talebesi vasıtasıyla zuhur etmiştir ki; bu son mü-
nevver meyvelerle o muhterem üstadlar, yeniden vazife
başına geçip vazife-i tenviriyelerini ve hizmet-i kur’âni-
yelerini bu suretle cihan-şümûl bir vüs’ate inkılâp ettir-
melerini bütün ruhumuzla ümit ve rahmet-i İlâhiyeden
temenni ve niyaz ediyoruz. Bu duamıza zaman ve zemi-
nin şerait-i hayatiyesi ve musalemet-i umumiyenin lüzu-
mu da “âmin, âmin” diyor ve diyecektir.
evet, şarktaki ilim ve irfan faaliyetinin bir semeresi ve
netice-i külliyesi olan risale-i nur, Şark dârülfünununun
Emirdağ Lâhikası – ıı | 791 |
olmayan.
mazi:
geçmiş zaman.
medar-ı iftihar:
iftihar sebebi,
övünme sebebi.
medfun:
defnedilmiş, gömülmüş.
medrese:
din ağırlıklı eğitim yeri.
mektep:
okul.
menba:
kaynak.
mesele:
konu.
muhakkikîn:
muhakkikler, haki-
kati bulup meydana çıkaranlar,
hakikati araştıranlar.
muhterem:
saygı değer, hürmete
layık, saygın.
mübarek:
feyizli, bereketli.
münevver:
nurlu, ışıklı, parlak.
müsalemet-i umumîye:
genel ba-
rış.
müspet:
olumlu.
nevi:
çeşit.
niyaz:
Allah’a yalvarma ve ya-
karma.
rahmet-i ilâhîye:
Allah’ın sonsuz
rahmeti, İlâhî rahmet.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
semere:
meyve, güzel netice.
suret:
biçim, şekil, tarz.
Şark:
Doğu.
Şarkî:
Doğu ile ilgili.
şayan:
değer, layık, münasip.
şerait-i hayatiye:
hayat şartları.
şüheda:
şehitler.
talebe:
öğrenci.
tecessüm:
cisimleşme, cisim ha-
line gelme.
tefsir:
Yorum, şerh.
temenni:
dilek, istek, arzu.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim sa-
hipleri.
üssülesas:
hakikî sağlam temel.
üstat:
öğretici, öğretmen.
vasıta:
vesile, neden, aracı.
vazife:
görev.
vazife-i imaniye:
imanla ilgili va-
zife, görev.
vazife-i tenviriye:
nurlandırma,
aydınlatma vazifesi.
vilayet:
il.
vüs’at:
genişlik.
zemin:
yer.
zuhur:
ortaya çıkma.
âb-ı hayat:
hayat suyu.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun,
kabul eyle!” anlamında dua-
nın sonunda söylenir.
arif:
çok irfanlı, bilgi sahibi.
asr:
yüzyıl.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
bâkî:
daimi, sonsuz.
beynelislâm:
Müslümanlar
arasında.
cihanşümul:
dünya çapında,
dünya ölçüsünde.
dârülfünun:
üniversite.
delâil-i mantıkîye:
mantıkî
deliller.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ecdat:
dedeler, büyük babalar,
atalar.
fünun-i akliye:
akla dayanan
fen ilimleri.
hakaik:
hakikatler, doğrular,
gerçekler.
hakaik-ı imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
haslet:
huy, özellik.
havali:
etraf, çevre, civar, yöre,
dolay.
hizmet-i diniye:
dinî hizmet.
hizmet-i kur’âniye:
Kur’an
hizmeti.
ilim:
bilgi, marifet.
inkılâp:
değişme, dönüşme.
irfan:
kültür.
kudsî:
mukaddes, yüce.
kur’ân-ı hakîm:
her ayet ve
suresinde sayısız hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
lâyık:
yakışan, yaraşır, yakışır.
makam:
yer, mevki.
makulât:
akıl yoluyla elde edi-
len bilgiler.
manevî:
manaya ait, maddî