Emirdağ Lâhikası - page 796

takdir ve tebriklere mazhar olmasıyla en ince esrarına
kadar büyük bir dikkat ve ehemmiyetle her hâli tetkik
edilen üstadımızın mûcib-i mes’uliyet hiçbir hâli gösteri-
lememiştir.
Bir tarafta komünizm gibi din, ahlâk ve an’ane aley-
hinde olup pek müthiş bir tahribatla yarı Avrupa’yı, Çin’i
istilâ eden, umum dünyaya karşı müfsid, yırtıcı rejim-i
küfrîsine mukabil, milletler, devletler mâbeyninde tedbir
aldıran ve bununla beraber haricî, gizli ifsad komiteleri
de bu vatan aleyhinde müthiş bir hercümerce çalıştıkları
bir zamanda, biz otuz senelik pek halis ve tesirli geniş bir
hizmeti ibraz ederek ve üstadımız said nursî’nin eserle-
ri olan risale-i nur nüshalarından yüz binlerinin intişarıy-
la ve yüz binleri geçen okuyucularının hüsn-i hâlini gös-
tererek ve zabıtaca nur talebelerinden asayiş aleyhinde
birtekinin gösterilmemesini şahid tutarak deriz ve
kat’iyen sabittir ki, risale-i nur o tahribatçı cereyanı dur-
duran kur’ânî ve imanî bir seddir. İnsaflı zabıta ehli de bu
tahakkuk etmiş hakikate şahadet ediyorlar.
İman hizmetinin manevî, uhrevî faydalarından kat-ı
nazar, dünyevî, millete ait mühim bir faydasını vaktiyle
üstadımız şu suretle ifade etmiştir ki, zaman bunun ne
kadar doğru olduğunu göstermiştir. o zaman demiş:
“Şimdi bu memleketin, bu vatan ve milletin saadet-i
hayatiye ve ebediyesi noktasında iki müthiş cereyan var:
Bi r i s i :
Şimalde çıkan dehşetli dinsizlik cereyanının
bu vatanı manevî istilâsına karşı kur’ân’ın hakikatleri ve
aleyh:
zıt, karşıt.
an’ane:
âdet, örf, gelenek, nesil-
den nesile aktarılagelen şeyler.
asayiş:
emniyet, kanun ve nizam
hakimiyetin sağlanması.
cereyan:
akım, fikir, sanat veya
siyaset hareketi.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
dünyevî:
dünyaya ait.
ebediye:
ebede mensup, zevalsiz,
sonu olmayan, sürekli, hiç son bul-
mayacak şekilde süren.
ehemmiyet:
önem, değer, kıymet.
esrar:
sırlar, gizli hakikatler.
hakikat:
gerçek, doğru.
halis:
saf, samimî.
haricî:
dışa ait, dışarı ile ilgili.
hercümerç:
karmakarışık olma, alt
üst olma.
hizmet:
uğraşma, çalışma.
hüsn-i hâl:
iyi hâl, güzel ahlâk.
ibraz:
meydana çıkarma, ortaya
koyma, gösterme.
ifsat:
fesada uğratma, bozma, ka-
rışıklık çıkarma.
iman:
inanç, itikat.
imanî:
imana dair olan, imanla il-
gili.
intişar:
yayınlanma, neşrolma.
istilâ:
ele geçirme, kaplama, ya-
yılma.
kat-ı nazar:
bakışı kesme, bak-
mama, alâkayı kesme.
kat’iyen:
katî olarak, kesin olarak,
kesinlikle.
komite:
encümen, kurul, komis-
yon.
komünizm:
bütün malların ortak-
laşa kullanıldığı ve özel mülkiyetin
olmadığı iddiasında bulunan dü-
zen.
kur’ânî:
Kur’an’a ait, Kur’an’dan
gelen.
mabeyn:
arasında.
| 796 | Emirdağ Lâhikası – ıı
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
mazhar:
nail olma, şeref-
lenme.
mucib-i mes’uliyet:
mes’uli-
yet gerektirici, sorumluluk ge-
rektiren.
mukabil:
karşılık.
müfsit:
ifsat eden, bozucu, bo-
zan.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müthiş:
dehşet veren, ürkü-
ten, dehşetli, korkunç.
nüsha:
kitap.
rejim-i küfrî:
küfre dayanan
rejim, küfre ait rejim, küfür re-
jimi.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
saadet-i hayatiye:
hayattaki
mutluluk.
sabit:
ispat edilmiş, ispatlan-
mış.
set:
mani, perde, engel.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şahadet:
şahit olma, şahitlik;
açık alamet, işaret.
Şimal:
Kuzey.
tahakkuk:
gerçekleşme, ke-
sinleşme.
tahribat:
tahripler, yıkıp boz-
malar.
takdir:
beğenme, beğendiğini
belirtme.
talebe:
öğrenci.
tedbir:
önlem, yol, çare.
tetkik:
dikkatle araştırma, in-
celeme.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait.
umum:
bütün.
zabıta:
şehir güvenliğini sağ-
lamakla vazifeli bulunan idare,
polis.
1...,786,787,788,789,790,791,792,793,794,795 797,798,799,800,801,802,803,804,805,806,...1032
Powered by FlippingBook