Şimdiye kadar birkaç senedir tayınatları verilen nur
talebeleri, haslara malum olmuş. Ben de yanımda şim-
di bulunan kardeşlerimi kendime vâris ve benim vazife-
mi yapmaya çalışmak lâzım. tesanüdü de muhafaza et-
sinler.
evet, bu vasiyetnameyi tasdik ediyorum.
SaidNursî
VasiYETNamENiN haŞiYEsidir
üstadımız ahir ömründe insanların sohbetinden men
edildiği cihetle anladı ki:
“Bu zamanda şahsiyet cihetiyle insanlara zarar vere-
cek hâller var. risale-i nur’un mesleğindeki azamî ihlâs
için bu hastalık verilmiş. Çünkü bu zamanda şan, şeref
perdesi altında riyakârlık yer aldığından, azamî ihlâs ile
bütün bütün enaniyeti terk lâzımdır. dostlar uzaktan ru-
huma Fatiha okusunlar, manevî dua ve ziyaret etsinler.
kabrimin yanına gelmesinler. Fatiha uzaktan da olsa ru-
huma gelir. risale-i nur’daki azamî ihlâs ile bütün bütün
terk-i enaniyet için buna bir manevî sebep hissediyorum.
kendini risale-i nur’a vakfetmiş olan, yanımda bulunan-
lardan nöbetle birer adam kabrimin yakınında olup, bu
manayı, lüzumsuz ziyarete gelenlere bildirsinler.”
SaidNursî
ì®í
ahir:
son.
azamî:
en fazla, en çok, nihayet
derecede.
cihet:
yön, sebep, vesile.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
enaniyet:
kendini beğenme, ben-
cillik, egoistlik.
Fatiha:
Kur’ân-ı Kerim’in birinci su-
resi.
hâs:
ileri gelen, seçkin olan.
haşiye:
dipnot.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf Al-
lah rızası için yapma.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
mana:
anlam.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
men:
yasak etme, engelleme.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem.
| 804 | Emirdağ Lâhikası – ıı
muhafaza:
koruma.
Nur:
Risale-i Nur, Risale-i Nur
hizmeti.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
riyakâr:
riya eden, iki yüzlü,
sahtekâr.
şahsiyet:
kişilik.
şan:
şöhret, ün.
şeref:
onur, haysiyet.
talebe:
öğrenci.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tayınat:
erzak, yiyecek, gıda,
tayınlar, tayin edilen parça
veya miktar.
terk-i enaniyet:
benlik ve
enaniyetten vazgeçme.
tesanüt:
dayanışma, birbirine
dayanma ve destek olma.
vakfetme:
adama, bağışlama.
vâris:
mirasçı.
vasiyetname:
yazılı vasiyet,
bir kimsenin vasiyetini yazmış
olduğu kâğıt.
vazife:
görev.