Emirdağ Lâhikası - page 803

tahammül gerektir. Ben de bunun için rahatımı, haysiye-
timi feda ediyorum. onları da helâl ediyorum.”
üstadımızın bu defa İstanbul’a gitmesi münasebetiyle
İstanbul Müddeiumumîliğince ifadesinin alınması için ya-
nına gelen iki memura üstadımız dedi: “Ben daha evvel
bu mesele için mahkemede ifade vermiştim ve mahke-
me tahkikat yapmış, neticede beraat vermifl. Baflka diye-
ceğim yok” diyerek samsun Mahkemesine giden ve İs-
tanbul Mahkemesinde okuduğu ifadatını tekrar söyledi.
Hem eskiden aldığı birkaç rapor var ki: Hastalığı dolayı-
sıyla başını sarmaya mecburdur ve şiddetli nezleden ve
hastalıklardan dolayı istirahate ve tebdil-i havaya ihtiyacı
vardır. daimî bir yerde kalması sıhhatine münafidir. da-
ha evvel lüzum da olmadığı için bu raporları göstermeye
tenezzül etmiyordu, lüzum görmüyordu.
HizmetindebulunanNurTalebeleri
Tahirî,Zübeyir,Sungur,Hüsnü,Bayram
ì®í
Œ
3 4 3
œ
ÜsTadımıZıN VasiYETNamEsi
Hem benim şahsımın, hem risale-i nur’un şahs-ı ma-
nevîsinin sermayesini, kendilerini risale-i nur’un hizme-
tine vakfedenlerin tayınlarına vermek, hususan nafakası-
nı çıkaramayanlara vermek lâzımdır.
Emirdağ Lâhikası – ıı | 803 |
tahkikat:
araştırmalar, soruştur-
malar.
talebe:
öğrenci.
tayın:
ekmek, erzak, yiyecek.
tebdil-i hava:
hava değişikliği.
tenezzül:
inme, alçalma.
vakfetme:
adama, bağışlama.
vasiyetname:
yazılı vasiyet, bir
kimsenin vasiyetini yazmış olduğu
kâğıt.
beraat:
serbest kalma, suçsuz
bulunma, aklanma.
daimî:
sürekli, devamlı.
defa:
kere, kez, yol.
evvel:
önce.
feda:
uğruna verme.
haysiyet:
şeref, onur, itibar.
helâl:
bağışlama, alacağından
vaz geçme.
hizmet:
görev, vazife.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ifadat:
ifadeler.
istirahat:
dinlenme, rahat-
lama.
mesele:
konu.
müddeiumumî:
savcı.
münafi:
zıt, muhalif, uymaz,
aykırı.
münasebet:
vesile, -dan do-
layı.
nafaka:
geçimlik, geçinmek
için gerekli olan şey.
Nur:
Risale-i Nur, Risale-i Nur
hizmeti.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sermaye:
varlık, servet, biri-
kim.
sıhhat:
sağlık, esenlik.
şahs-ı manevî:
manevî şahıs,
belli bir kişi olmayıp bir cema-
atten meydana gelen manevî
şahıs.
tahammül:
zora dayanma,
sabretme, sabır gösterme.
1...,793,794,795,796,797,798,799,800,801,802 804,805,806,807,808,809,810,811,812,813,...1032
Powered by FlippingBook