derecesinde ilk mezunlarını verecek olan konya İmam
Hatip Mektebinin ileri seviyede din tahsili veren bir ted-
ris müessesesi hâline getirilmesi ve bu müesseselerin
benzerlerinin yurtta fazlalaştırılması uygun olacaktır" de-
miştir.
“konya nutkunun bu kısmını muhterem türk efkârı
karşısında öylece tekrar ettikten sonra şunu ehemmiyet-
le tebarüz ettirmek isterim ki: Beyanatım, herhangi bir il-
tibasa mahal vermeyecek kadar açıktır. Yapılacak tefsir-
lerde, ileri sürülecek mütalâalarda bu açık metne sadık
kalmak esastır. Hiç kimse benim söylediğim sözleri tah-
rif hakkına sahip olmadığı gibi, hiçbir zaman aklımdan
geçmeyen maksadı ve niyetleri bana atfetmeye kimsenin
hakkı olmamak lâzım gelir.”
HaşİYe:
Başvekilin konya’daki ehemmiyetli nutku için umum
nur talebeleri ve mektepli masum çocuklar namına bir tebrik
yazacaktım. Şimdi kalbime geldi: risale-i nur’un serbestiyetine
dair müdafaatlarımızın ve ehemmiyetli bir avukatımızın ehl-i vu-
kufa cevabının arkasında, o nutku, risale-i nur’un serbestiyeti-
ne dair bir sebep ve senet göstermekle Anadolu’daki Müslüman-
ları ve nurun bütün talebelerini ona bir manevî kuvvet ve duacı
yapmak, ezan-ı Muhammedînin ilânı onlara nasıl bir manevî kuv-
vet hükmüne geçti; bu nutukla risale-i nur’un serbestiyeti dahi,
ona bir manevî kuvvet hükmüne geçmesi için, ona tebrik yeri-
ne, dava vekilimizin haklı müdafaasında bir haşiye yaptık.
(1)
Rehber’
in müsaderesine bahaneleri reddeden avukat Mihri’nin
müdafaatı gibi, konya’da Başvekilin bu nutku da o bahaneleri
reddeden bir hakikattır.
ì®í
Emirdağ Lâhikası – ıı | 807 |
müessese:
kuruluş, kurum.
müsadere:
toplatma, elden alma.
mütalâa:
kanaat, teklif.
nam:
ad.
Nur:
Risale-i Nur, Risale-i Nur hiz-
meti.
nutuk:
söz, konuşma, hitap.
ret:
kabul etmeme.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
sadık:
doğruya, gerçeğe bağlı.
senet:
güvence, dayanak.
serbestiyet:
serbestlik, rahat ve
serbest olma hâli.
tahrif:
değiştirme, bozma.
tahsil:
ilim öğrenme, bilgi edinme,
öğrenim.
talebe:
öğrenci.
tebarüz:
belirtme, açıklama.
tedris:
okutma, öğretme, ders
verme.
tefsir:
açıklama, izah.
umum:
bütün.
vekil:
başkasının yerine ve adına
hareket eden, konuşan.
bahane:
vesile, sebep.
başvekil:
başbakan.
beyanat:
resmî olarak yapılan
açıklamalar.
dair:
alakalı, ilgili.
dava:
yargı konusu, sav.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
efkâr:
fikir sahipleri, düşünen-
leri.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
ehl-i vukuf:
bir mesele hak-
kında bilgi ve yetki sahibi
olanlar.
ezan-ı muhammedî:
Hz. Mu-
hammed’in tebliğ ettiği dinin
ezanı.
hakikat:
gerçek, doğru.
haşiye:
dipnot.
hükmüne:
yerine, değerine.
ilân:
yayma, duyurma, bil-
dirme.
iltibas:
yanlışlık, karışıklık.
mahal:
yer.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
masum:
saf, temiz.
mektep:
okul.
metin:
asıl yazı, ana yazı.
mezun:
bir okuldan diplomalı,
bir öğretim kuruluşunu bitir-
miş.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
müdafaa:
savunma.
müdafaat:
müdafaalar.
1.
Bu müdafaa Eşref Edib'in neşrettiği küçük Tarihçe-iHayat’tadır.