Ü
ÇÜNCÜsÜ
:
garplılaşmak ve Hristiyanlara benzemek
ve bir nevi prutluk mezhebini İslâmlar içinde yerleştirme-
ye çalışan ve dinde hissesi olmayan bir kısım siyasîler he-
yetidir. Bu cereyan yüzde, belki binde birisini kur’ân ve
İslâmiyet aleyhine çevirebilir.
Biz kur’ân hizmetkârları ve nurcular, evvelki iki cere-
yana karşı daima kur’ân hakikatlerini muhafazaya çalış-
mışız. Mümkün olduğu kadar dünyaya ve siyasete bak-
mamaya mesleğimiz bizi mecbur ediyormuş. Şimdi mec-
buriyetle bakmaya lüzum oldu. gördük ki, demokratlar,
evvelki iki müthiş cereyana karşı bize (nurculara) yardım-
cı hükmünde olabilirler. Hem onların dindar kısmı daima
o iki dehşetli cereyana mesleklerince muarızdırlar. Yal-
nız dinde hissesi az olan bir kısım garplılaşmak ve garp-
lılara tam benzemek mesleğini takip edenler ise, üçüncü
cereyana bir yardım ediyorlar. Madem o cereyanın yüz-
de ancak birisini, belki binden birisini prutlar ve Hristi-
yan gibi yapmaya çevirebilirler. Çünkü, İngiliz iki yüz se-
ne zarfında tahakküm ettiği iki yüz milyon İslâm’dan iki
yüz adamı purutluğa çevirememiş ve çeviremez.
Hem hiçbir tarihte bir İslâm, Hristiyan olduğunu ve
kanaatle başka bir dini İslâmiyete tercih etmiş olduğu işi-
tilmediğinden, iktidar partisinde bulunan az bir kısım, di-
nin zararına siyaset namıyla üçüncü cereyana yardım et-
se de, madem o demokrat partisi, meslek itibarıyla öte-
ki iki cereyan-ı azîmenin durmasında ve def etmesinde
mecburî vazifeleri olmasından, bu vatana ve İslâmiyete
Emirdağ Lâhikası – ıı | 815 |
muarız:
muhalefet eden, karşı çı-
kan, muhalif.
muhafaza:
koruma.
müthiş:
dehşet veren, ürküten,
dehşetli, korkunç.
nam:
ad, isim.
nevi:
çeşit.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nur’ları okuyup
neşreden kimse.
parti:
siyasî kuruluş.
Prutluk:
papanın dini liderliğini,
azizleri, putları, ruhbanlığı tanıma-
yan Hıristiyan mezhebi, Katolik-
lerden ayrılma reformcu Hıristiyan
mezheplerine verilen ad.
tahakküm:
zorbalık etme, zorla
hükmetme, hükmü altına alma.
vazife:
görev.
zarfında:
süresince.
aleyh:
zıt, karşıt.
cereyan:
akım, fikir, sanat
veya siyaset hareketi.
cereyan-ı azîme:
büyük fikir
ve düşünce akımı.
def:
kovma, uzaklaştırma.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
evvel:
önce.
garp:
batı.
hakikat:
gerçek, doğru.
heyet:
kurul, komite.
hisse:
pay, nasip.
hizmetkâr:
hizmet yapan
kimse, hizmetçi.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
iktidar:
hükümet idaresini
elde bulundurma.
kanaat:
inanma.
madem:
değil mi ki.
mecburî:
zorunlu.
mecburiyet:
mecbur olma,
zarurîlik durumu, zorunluluk.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sis-
tem.
mezhep:
bir dinin bazı nokta-
larda görüş farkları bulunan
kollarından her biri.