“Benimle görüşmek isteyen, eğer ahiret için, risale-i
nur için ise, risale-i nur bana kat’iyen ihtiyaç bırakma-
mış. Milyonlar nüshası, herbirisi on said kadar fâide ve-
riyor. eğer dünya cihetiyle ve dünyaya ait işler için gö-
rüşmek ise, o, dünyayı şiddetle terk ettiği için, dünyaya
dair şeyleri malâyanî, vakti zayi etmek olduğu için cidden
sıkılır. eğer risale-i nur’un hizmetine, intişarına ait olsa,
bana hizmet eden hakiki fedakâr talebelerim ve manevî
evlâtlarım ve kardeşlerim benim bedelime görüşmeleri
kâfi; bana hiç ihtiyaç yok.”
Uzun yerlerden, uzak memleketlerden gelenlerle bera-
ber başka kardeşlerimizin de hatırları kırılmasın. Çünkü,
on seneden beridir her sabah okuduğu ve başkaları onu
tevkil ettiği evrad okumasında sevâbı bağışladığı vakit
der ki:
“Yâ rabbi! Benimle görüşmek için gelip görüşmeden
dönenlerin defter-i a’mâline de yazılsın” diye ruhlarına
hediye ediyor.
üstadımızın bu hâlini kardeşlerimize beyan ediyoruz.
(1)
»/
bÉn
Ñr
dGn
ƒo
g »/
bÉn
Ñr
dn
G
Hizmetindebulunan
NurTalebeleri
ì®í
ahiret:
öbür dünya, öteki dünya,
kıyametten sonra kurulacak olan
âlem.
bedel:
yerine, adına, namına.
beyan:
anlatma, açıklama.
cidden:
ciddî olarak, gerçek ola-
rak.
cihet:
yön, sebep, vesile.
dair:
alakalı, ilgili.
defter-i a’mal:
insanların işlediği
ve yaptığı şeylerin kaydedildiği
defter; amellerin defteri.
evlât:
çocuklar.
evrat:
virtler, okunması âdet olan
dinî dualar.
fedakâr:
kendini veya şahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
hakikî:
gerçek.
hizmet:
görev, vazife.
intişar:
yayınlanma, neşrolma.
kâfi:
yeterli.
kat’iyen:
hiç bir zaman, asla.
malâyani:
manasız, faydasız,
boş (şey).
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
Nur:
Risale-i Nur, Risale-i Nur
hizmeti.
nüsha:
suret.
rabbi:
benim Rabbim, Al-
lah’ım.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
talebe:
öğrenci.
tevkil:
vekil etme, edilme.
zayi:
elden çıkmış, zarar, zi-
yan.
1.
Bâkî olan ancak Allah'tır.
| 824 | Emirdağ Lâhikası – ıı