Ankara’da bulunan eğirdirli genç olmayan bir adam,
otuz sene evvel benimle görüşmesini az tenkitkârâne
yazmış. Buna “gençler mücadeleye başladılar” namını
vermek ne kadar zahir bir yalandır! Hâlbuki, kim olursa
olsun, bütün gençlere karşı daima kardeş nazarıyla bakı-
yorum. Bana yahut talebelerime karşı Isparta ve eğir-
dir’de hiçbir gencin mücadelesini işitmemişim.
Ü
ÇÜNCÜ
i
FTirası
:
o iftira eden gazete başka birisinin
diliyle diyor ki: “said ve müridleri gizli siyaset çeviriyor-
lar. emniyeti bozmak tarzında nizamatı değiştirmeye ça-
lışıyorlar.”
Bunun yalan olduğuna yirmi sekiz senede beş mahke-
me beraat vermesiyle gösteriyor ki, siyasetle hiçbir alâ-
kam yok. Ve hiçbir emare bulunmaması, bunun ne ka-
dar iftira olduğunu gösteriyor. Hatta otuz beş seneden
beri siyasetten çekildiğimi bütün dostlarım biliyorlar. Bu
hakikat mahkemeler tarafından da sabit olmuştur.
d
ÖrdÜNCÜ
i
FTirası
:
said nursî bazı kadınlara şeytandır
demiş. Bu iftiranın aslı: “eskiden büyük şehirlerde açık
saçık, çıplaklık derecesinde, hususan yarım çıplak Hristi-
yan kızları, şeytan kumandasında ahlâk-ı İslâmiyeye za-
rar veriyorlar.”
İşte böyle birkaç tane açık gezenler hakkındaki bir sö-
zü başka surete çevirip mutlak kadınlara teşmil ederek
tabiri çirkinleştirip istimal etmesi, pek çirkin ve zahir bir
iftiradır. “kadınlarla Muhavere” namındaki risalemde,
kadınlara büyük bir hürmet ve ehemmiyet ve kıymet
Emirdağ Lâhikası – ıı | 793 |
mış.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tabir:
ifade; deyim.
talebe:
öğrenci.
tenkitkârâne:
tenkit edercesine,
eleştirircesine.
teşmil:
genelleştirme, şümullen-
dirme.
zahir:
açık, aşikâr.
ahlâk-ı islâmiye:
İslâm ahlâkı.
alâka:
ilgi, ilişki, yakınlık.
beraat:
serbest kalma, suçsuz
bulunma, aklanma.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
evvel:
önce.
hakikat:
gerçek, doğru.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hürmet:
saygı.
iftira:
aslı olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu
başkasına yükleme.
istimal:
kullanma.
kıymet:
değer.
kumanda:
komuta.
muhavere:
konuşma, sohbet
etme.
mutlak:
herhangi bir kayda
bağlı olmayan, kayıtsız, şart-
sız.
mücadele:
savaşma, çatışma,
kavga.
mürit:
tarikatta bir şeyh ve
mürşide bağlanarak tarikat
usul ve âdetleri ile tasavvufî
hakikatleri öğrenen kimse.
nam:
ad, isim.
nazar:
bakış.
nizamat:
nizamlar, düzenler.
risale:
kitapçık, küçük eser.
sabit:
ispat edilmiş, ispatlan-