Œ
3 3 3
œ
ÇokMuhteremKardeşimizSalih!
üstadımız sana ve iki dindar ve hakiki milletvekillerine
çok selâm ve dua eder, sana ve onlara bin bârekâllah
der.
üstadımız diyor ki:
“Ben çok zaman evvel bekliyordum ki, Urfa tarafında
nurlara karşı kuvvetli eller sahip olmaya çıksın. Çünkü
orası hem Anadolu’nun, hem Arabistan’ın, hem kürdis-
tan’ın bir nevi merkezi hükmündedir. nurlar orada yer-
leşse, o üç memlekette intişarına vesile olur. Cenab-ı
Hakka hadsiz şükrediyorum ki, seyyid salih gibi gençli-
ğin bir kahramanı ve o havalinin çok kıymetdar ve hami-
yetkâr ve dindar iki milletvekili nurlara sahip çıkmaya
başladılar. Ben de kendi paramla aldığım ve zehir hasta-
lığının fazla rahatsızlığı içinde tashih ettiğim bana mah-
sus bir kısım mecmualarımı onlara gönderiyorum. Çok
yerlerden ve çok mühim zatlar tarafından istedikleri hâl-
de, ben Urfa’yı her yere tercih ediyorum. İnşaallah bir
kısım daha onlara göndereceğim.
“seyyid salih ve hamiyetkâr milletvekilleri orada inşa-
allah kur’ân ve imana tam hizmet edecek ve orayı Is-
parta’daki Medresetüzzehra ve Mısır’daki Camiü’l-ez-
her’in küçük bir numunesi hâline getirmeye vesile
olmaya ve Şam ve Bağdat’taki Medrese-i İslâmiyenin bir
bârekâllah:
Allah mübarek etsin,
hayırlı ve bereketli olsun.
Camiü’l-Ezher:
Mısır’daki Ezher
Üniversitenin adı.
dindar:
dinin emirlerini yerine ge-
tiren.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
evvel:
önce.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikî:
gerçek, dostluğu içten ve
gönülden olan.
hamiyetkâr:
hamiyetli, onur ve
haysiyet sahibi.
| 784 | Emirdağ Lâhikası – ıı
havali:
bölge, etraf, çevre, ci-
var.
hizmet:
görev, vazife.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
iman:
inanç, itikat.
inşaallah:
Allah izin verirse.
intişar:
yayınlanma, neşrolma.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
kürdistan:
Osmanlı devleti za-
manında bir coğrafî bölge adı.
mecmua:
kitap, eser.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapılma-
sını idarecilere teklif ettiği, fen
ilimleriyle din ilimlerinin bir-
likte okutulmasını düşündüğü
üniversite.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
nevi:
çeşit.
Nur:
Risale-i Nur, Risale-i Nur
hizmeti.
numune:
örnek.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
şükür:
teşekkür.
tashih:
düzeltme, yanlışını gi-
derme.
vesile:
aracı, vasıta.
vesile:
bahane, sebep.
zat:
kişi, şahıs.
