olan bu surenin de, bu
n
¿ƒo
ªn
?r
©n
j Gƒo
fÉn
c r
ƒn
d
ayetinde görülen
remizle gar-ı sevr hâdisesinde harika bir hıfz-ı İlâhîye ve
ihbar-ı gaybî nev’iden bir mu’cize-i nebeviyeye işaretle
bir lem’a-i i’caz gösterip o sureye “Ankebut” namı ver-
mek ve onun ehemmiyetsiz ağına ehemmiyet vermek
tam yerinde olup, bu ayete gelen şüphe ve evhamları esa-
sıyla reddettiğini gördüm. Cenab-ı Hakka hadsiz şükret-
tim ki, kur’ân’ın surelerinde ve ayetlerinde, hatta cümle-
lerinde ve kelimelerinde de i’caz lem’aları olduğu gibi,
harflerinde de vardır bildim.
(1)
»/
bÉn
Ñr
dGn
ƒo
g »/
bÉn
Ñr
dn
G
Hastakardeşiniz
SaidNursî
ì®í
Emirdağ Lâhikası – ıı | 693 |
mevtâlûd:
ölümle içiçe, ölüme bu-
laşmış.
mu’cizâne:
olağanüstü bir şekilde.
mu’cize-i Nebeviye:
Peygambere
ait mu’cizesi.
müstakbel:
gelecek zaman.
nam:
ad.
nevi:
çeşit.
remiz:
işaret, bir manayı ifade
eden veya bir manaya delalet
eden işaret ve şekil.
sahil:
deniz kıyısı.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
şükür:
Allah’ın nimetlerine karşı
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hal ile Allah’ı hamd
etme.
temaşagâh: ibret, hayranlık ve dik-
katle seyir yeri.
ankebut:
örümcek.
asr-ı ahir:
son yüzyıl.
ayet:
Kur’an’ın her bir cüm-
lesi.
düstur-i hayatiye:
hayat kai-
deleri, esasları.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
ensâl-i atî:
gelecek nesiller.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtular.
Gar-ı sevr:
Hz. Muhammed’in
(asm) Hz. Ebu Bekir ile
Mekke’den Medine’ye hicre-
tinde sığındığı mağara.
hâdise:
olay.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
harika:
olağanüstü.
haşiye:
ek, ilave; dipnot.
hıfz-ı ilâhî:
Allah’ın koruması.
ibretnüma
: ibret verici, ders
veren, ibret saçan.
icaz:
sözü kısa söyleme, kısa
fakat yeterli ifade etme.
ihbar-ı gaybî:
gayba ait haber,
geçmiş veya gelecek zamana
ait haber.
işaret-i gaybiye:
geleceğe ait
işaret.
lem’a:
parıltı.
lem’a-i i’caz:
acze düşüren pa-
rıltı, mu’cizelik parıltısı.
mahall-i gark:
battığı yer, bo-
ğulduğu yer.
mazi:
geçmiş zaman.
mevce:
dalga.
1.
Bâkî olan ancak Allah’tır.
maziden alıp müstakbeldeki ensal-i atînin temaşagâhına göndermek
olan mevtâlûd, ibretnüma bir düstur-i hayatiyelerini ifade etmekle be-
raber şu asr-ı ahirde o gark olan Firavun’un aynı cesedi olarak keşfo-
lunan bir beden o mahall-i gark denizinden sahile atıldığı gibi, zamanın
denizinden asırların mevcelerinin üstünde şu asır sahiline atılacağı
mu'cizâne bir işaret-i gaybiye ifade eder.
(HaşİYeNİN HaşİYesİ)
HaşİYeNİN HaşİYesİ:
Bu asırda ecnebiler aynı Firavun’un cesedini
bulmuşlar. Müzehanelerine götürdükleri, ceridelerle neşredilmiştir.