o iki dersimiz, o şefkatli allâmelerin nazar-ı müsamahala-
rına arz edilmiş” diye bir mektup yazınız ve selâm ve ih-
tiramlarımı ve ellerinden öptüğümü tebliğ ediniz.
Bu risalelerin müellifi said nursî, yirmi iki senedir in-
zivadadır. tecrit-i mutlak içinde bulunduğundan, halklar-
la görüşemez. Ancak zaruret derecesinde başkalarıyla az
bir zaman sohbet edebilir. Yanında hiçbir kitap bulun-
maz. Bütün yazdıkları, “Yüz otuz parça risalelerin men-
baları mehazları yalnız kur’ân’dır” diyor. Biz de bütün
kuvvetimizle tasdik ediyoruz. kendisi hem hasta, hem
gurbette, hem perişan bir hâlde, bazan çok sür’atli yaz-
dığı risalelerde sehivler bulunabilir diye, sizin gibi allâ-
melerden nazar-ı müsamaha ile bakmanızı rica ettiğini
bize söyledi. Biz de ricasını tebliğ ederek ellerinizden
öperiz.
NurŞakirtlerinden
Tahirî,Hayri,Mustafa,
Sadık,Osman,Hüsrev,Tahir
ì®í
Œ
184
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Şimalin İsveç, norveç, Finlandiya, kur’ân’ı mekteple-
rinde en büyük halâskâr bir kitap olarak kabul ettikleri
gibi, şimdi erkân-ı İslâmiyenin birincisi olan ramazan sı-
yamını tutmak niyetiyle Camiü’l-ezhere “Şimalin pek
uzun günlerinde bir çare-i tahfifi ve tehiri yok mu?” diye
Emirdağ Lâhikası – ı | 413 |
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tebliğ:
yetiştirme, ulaştırma, gö-
türme, bitiştirme, eriştirme.
tecrid-i mutlak:
hiç kimseyle gö-
rüşememek, tam bir yalnızlık.
zaruret:
zorunluluk, mecburiyet.
allâme:
ilmî seviyesi çok yük-
sek olan âlim.
arz:
bir büyüğe sunma, gös-
terme, bildirme, önüne
koyma.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
Camiü’l-Ezher:
Mısır’daki Ez-
her Üniversitenin adı.
çare-i tahfif:
hafifletme çaresi,
hafifletici sebep.
erkân-ı islâmîye:
İslâmiyet’in
esasları, temelleri, rükünleri.
gurbet:
yabancı memleket,
yabancı yer, vatan dışı, doğup
büyünülen ülke, şehir, köy dı-
şında kalan yerler, yâd el.
halâskâr:
kurtarıcı.
ihtiram:
hürmet etme, saygı
gösterme.
inziva:
bir köşeye çekilme, tek
başına yaşama, dünya işlerin-
den vaz geçme, dünyadan el-
etek çekme.
mehaz:
bir eser hazırlanırken
müracaat edilen kaynak.
mektep:
okul.
menba:
kaynak.
müellif:
eser telif eden, kitap
yazan.
nazar-ı müsamaha:
göz yu-
man, görmezlikten gelen ba-
kış, hoş gören nazar.
Nur:
Risale-i Nur.
risale:
Küçük kitap; Risale-i
Nur kitaplarından her biri.
sehiv:
hata, yanlışlık.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sıyam:
oruç.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şimal:
kuzey; kuzey Avrupa.