Emirdağ Lâhikası - page 405

Œ
178
œ
MuhteremÜstadımEfendimHazretleri!
kardeşimiz Müteahhit İsmail efendi, Hilmi Beyle
hususî olarak her zaman görüşmekte olduğundan, bu
hususta lâzım gelen izahatın verilmesini ona havale ede-
rek, biz doğruca diyanet riyasetine gittik. orada, evve-
lâ bizim Isparta’da iken tanıdığımız müderris Hasan Hüs-
nü Bey vardı. kendisi diyanet riyaseti Heyet-i Müşave-
re azasındandır. onunla hususî olarak bir müddet görüş-
tüm ve izahat verdim. Bilâhare beraberce Heyet-i Müşa-
vere odasına giderek Ankara ehl-i vukuf raporunda im-
zası bulunan müderris Yusuf ziya’yı gördüm. Baktım,
Zülfikar
ve
Asa-yıMûsa
mecmualarıyla, hakkımızda ya-
zılmış olan evraklar önünde duruyordu. Yanında yer gös-
terdi. Mufassalan izahat verdim. dedim:
“sizin raporunuz ve denizli Mahkemesinin kararı ve
Mahkeme-i temyizin tasdiki varken, kitaplarımıza vuku
bulan taarruz ve bizlere verilen bu sıkıntı neden ileri ge-
liyor? Madem cumhuriyet idaresinde kanun her şeyin
fevkindedir ve onun hükmü câri olur. Biz kanun huzu-
runda beraat etmişiz, bundan böyle bize ilişmemek ge-
rektir. Bunun men’i, sizin vereceğiniz isabetli bir kararla
mümkündür. Yoksa biz hakkımızı arayabiliriz” dedim.
sonra ilâve etti: “Bu, oradaki adliye memurlarıyla za-
bıtanın sizin meseleye vukuf-i tammeleri olmadığından
ileri geliyor. Şimdi evrak önümdedir. sû-i tevehhüme
Emirdağ Lâhikası – ı | 405 |
kimse, yapsatçı.
taarruz:
saldırma, sataşma, ilişme.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
vuku:
olma, meydana gelme.
zabıta:
şehir güvenliğini sağla-
makla vazifeli bulunan idare, po-
lis.
adliye:
mahkeme, yargılama
işleriyle uğraşan daire.
aza:
üye.
beraat:
suçsuzluğun sabit ol-
ması.
bilahare:
sonra, sonradan,
sonraları.
cari:
geçerli, yürürlükte, mu-
teber.
diyanet riyaseti:
Diyanet İş-
leri Başkanlığı.
ehl-i vukuf:
mahkemenin ta-
yin ettiği “bilir kişi”ler.
evrak:
işlem gören kâğıtlar.
evvelâ:
öncelikle.
fevk:
üst.
havale:
bir şeyi başkasının üs-
tüne bırakma.
heyet-i müşavere:
danışma
kurulu.
hüküm:
hakimiyet, hakim
olma.
hususî:
özel.
idare:
yönetim, memleket iş-
lerinin yürütülmesi.
izahat:
izahlar, açıklamalar.
madem:
çünkü, için, değil mi
ki, ...den dolayı, böyle ise, hele.
mahkeme-i Temyiz:
temyiz
mahkemesi, mahkeme karar-
larının yolunda verilip verilme-
diğini tetkik etmekle görevli
makam, yargıtay.
mecmua:
dergi.
men:
yasak etme, engelleme.
mesele:
konu.
müddet:
süre, zaman.
müderris:
medresede ders ve-
ren, medrese hocası.
mufassalan:
tafsilâtlı olarak,
ayrıntılı biçimde, geniş ve
izahlı şekilde, etraflıca.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
müteahhit:
inşaat yapıp satan
1...,395,396,397,398,399,400,401,402,403,404 406,407,408,409,410,411,412,413,414,415,...1032
Powered by FlippingBook