size gönderdiğimiz bir mektup derc edilmiştir. Mümkün
olduğu kadar çabuk göndereceğiz inşaallah.
r
âBiaN
:
Ben, iki cihette manevî hizmetlerinize ve du-
alarınıza ve benim yerimde yapamadığım manevî ka-
zançlarınızın imdadıma gelmesine şiddetle ihtiyacım var.
Birincisebep:
Bütün hayatımda şimdiki kuvvetsizlik ve
gittikçe ziyadeleşen zaafiyeti hissetmemiştim. Çok sıkın-
tılarla daimî evradlarımı bazı da noksan olarak yapabili-
rim. Hâlbuki bu eyyam ve leyali-i mübarekede yüz dere-
ce çalışmaya ihtiyacım var. Ve sizin şirket-i maneviyeni-
ze hissem itibarıyla yardım etmek ve dualarınıza bin de-
rece ziyade âminlerle iştirake koşmak lâzımken, bu ikti-
darsızlığım, o şirket-i maneviyeye pek cüz’î yardım ede-
bilir. Bunun çaresi, vazife-i nuriyede benim vazifem size
verildiği gibi, o şirketteki vazifeyi de sizlerin manevî yar-
dımlarına dayanıp haddimden ve istidadımdan pekçok
ziyade bu âciz kardeşinizdeki hüsnüzannınıza muvafık
çalışmayı rahmet-i İlâhîden niyaz ediyorum.
İhtiyacınikincisebebi:
Hem siz, hem bizden olmayan
bir kısım zatlar, risale-i nur’un hakikatinden ve şakirtle-
rinin şahs-ı manevîsinden tezahür eden fevkalâde hâlleri
ve neticeleri bu bîçare kardeşinizden zannedildiğinden, o
büyük neticelere karşı çok büyük bir iktidar, bir taham-
mül lâzımken, pek cüz’î ve şahsî çalışmam, bu hastalık
ve zaafiyetle beraber, elbette beni şiddetle manevî yardı-
mınıza muhtaç ediyor. Ben de bu manevî yardımlarınızı
âciz:
beceriksiz, kabiliyetsiz.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun, kabul
eyle!” anlamında duanın sonunda
söylenir.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
cihet:
yan, yön, taraf.
cüz’î:
az, parçaya ait olan, pek az.
daimî:
sürekli, devamlı.
derç:
toplama, bir araya getirme.
evrat:
virtler, okunması âdet olan
dinî dualar.
eyyam:
günler, gündüzler.
| 410 | Emirdağ Lâhikası – ı
fevkalâde:
çok güzel, çok iyi,
çok üstün.
hakikat:
gerçek, esas.
hisse:
pay, nasip, kısmet.
hüsnüzan:
iyi fikirde bulunup,
iyi olacağını düşünmek.
iktidar:
güç yetme, yapa-
bilme, bir işi gerçekleştirmek
için gereken kuvvet.
imdat:
yardım.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
iştirak:
katılma.
leyali-i mübareke:
mübarek
geceler.
manevî:
madde dışı olan,
maddî olmayan, manaya ait.
muvafık:
uygun, münasip.
niyaz:
Allah’a yalvarma ve ya-
karma.
rabian:
dördüncü olarak.
rahmet-i ilâhîye:
Allah’ın son-
suz rahmeti, İlâhî rahmet.
şahs-ı manevî:
manevî şahıs,
belli bir kişi olmayıp bir cema-
atten meydana gelen manevî
şahıs.
şahsî:
şahsa, kişiye ait, hususî.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şirket:
ortaklık.
şirket-i maneviye:
manevî
şirket, manevî ortalık.
tahammül:
zora dayanma,
kötü ve güç durumlara karşı
koyabilme, katlanma.
tezahür:
görünme, belirme,
ortaya çıkma.
vazife:
dinî mükellefiyet, yü-
kümlülük.
vazife-i Nuriye:
Risale-i Nur
vazifesi, hizmeti.
zaafiyet:
zayıflık, güçsüzlük,
dermansızlık.
ziyade:
ilâve, ekleme.