Œ
186
œ
safranbolu’daki halis kardeşlerimizden Hıfzı’nın kü-
çük Medrese-i nuriyesi olan hanesindeki küçük ve çok
çalışkan masumları yedi yaşında Yılmaz ve on üç yaşın-
da Hüsnü’nün ve onlar gibi nura çalışan muhterem va-
lidelerinin mübarek kalemleriyle yazdıkları tebriklerini,
umum safranbolu ve eflâni Medrese-i nuriyesi namına
bu ramazanın bir firdevsî teberrükü hesabına kabul ettik.
Yılmaz’ın rüyası aynen çıkmış.
eflâni’nin hakikaten küçük kahramanlarından Musta-
fa sungur’un güzel ve samimî mektubunun bir kısmı lâ-
hikaya geçecek. elhak, Mustafa osman’ın, Mustafa
oruç ve Mustafa sungur gibi iki namdaş ve nur hizme-
tinde pek ciddî arkadaş bulması, sadakatinin ve muvaffa-
kiyetinin bir kerameti hükmündedir. Hususan safranbo-
lu Hasan Feyzi’si olan Ahmed Fuad’ın ve sair o mektup-
larında isimleri bulunanlara birer birer selâm ve dua edi-
yoruz ve onların fevkalâde gayretlerini tebrik ediyoruz.
Umum kardeşlerimize binler selâm ediyoruz.
ì®í
Œ
187
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
E
VVELâ
:
Siracünnur’
un sıhhatli, mükemmel, güzel
çıkması, Medresetüzzehra’nın gayet ehemmiyetli bir
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
ciddî:
gerçek olarak, hakikaten.
ehemmiyetli:
önemli.
elhak:
hakkın tâ kendisi, tam doğ-
rusu; doğrusu ya.
evvelâ:
öncelikle.
fevkalâde:
olağanüstü.
firdevsî:
Cennet bostanı misali.
gayet:
son derece.
hakikaten:
doğrusu, gerçekten.
halis:
her amelini, yalnız Allah rı-
zası için işleyen.
hane:
ev, mesken, beyt, ikamet
edilen yer.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
keramet:
ermişçesine yapılan iş,
hareket veya söylenen söz, fikir.
Lâhika:
Risale-i Nur mektuplarının
toplandığı eser.
masum:
küçük çocuk.
medrese-i Nuriye:
nur medresesi;
Risale-i Nur’ların okunduğu yerler.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın Doğuda kurulmasını arzu
ettiği üniversitenin bir manada
aynı işlevi gören “Risale-i Nur” hiz-
metine verdiği isim.
muhterem:
saygı değer, hürmete
layık, saygın.
| 416 | Emirdağ Lâhikası – ı
muvaffakıyet:
başarma, ba-
şarılı olma.
mübarek:
hayırlı, mutlu, kutlu,
uğurlu.
nam:
ad, yerine.
Nur:
Risale-i Nur.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
sair:
diğer, başka, öteki.
samimî:
içten, candan, gönül-
den.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sıhhat:
sahihlik, sözün yanlış
ve eksik olmaması.
siracünnur:
Nur Risalelerinden
bir eserin adı.
teberrük:
bir şeyi bereket ve
saadet vesilesi sayarak almak
veya vermek.
umum:
bütün.
valide:
ana, anne.