Emirdağ Lâhikası - page 424

ehemmiyet vermemek için, gayet sevdiği doktorlara
kat’iyen ne müracaat etti ve ne de ilâçlarını aldı.
Hem dünyaya bakmamak ve hem de hizmet-i imani-
yede ihlâsına zarar gelmemek için on sene zarfında,
mahkemece ispat edilmiş ki, Harb-i Umumîye bakma-
mış, merak etmemiş. Yine siyasete ve dünyaya bir meyil
uyanmamak için, yirmi beş sene bir gazeteyi dinlemedi
ve okumamış, bütün kardeşlerine ve talebelerine de “ka-
rışmayınız” diye tavsiye etmiş.
Hem maişetçe yalnız ve ihtiyar olduğu hâlde, evham
yüzünden kendisine yapılan sıkıntılara tahammül edip
dünyaya bakmamış ve yirmi senedir istirahatı için hükû-
mete müracaat etmemiş. zarurî bir hizmet olmadıkça
kimseyi kabul etmiyor ve hiç kimsenin yardım ve ihsanı-
nı kabul etmiyor. Ve diyor ki:
Ben, bu millet ve bu vatana en büyük, en elzem hiz-
met bildiğim imanlarına kuvvet vermek için kur’ân-ı Ha-
kîmin bu zamanda bir mu’cize-i maneviyesi olarak bazı
hakaik-ı imaniyeyi dertlerime deva bulduğum gibi, derhal
kaleme aldım. İki sene üç mahkeme ve Ankara ehl-i vu-
kufunun tetkikinden sonra, bu millet ve vatana hiçbir za-
rarı olmadığına dair ittifaken beraat kararı verildiği için,
bu hizmet-i imaniye devam etmek gayesiyle arkadaşına
izin vermiş ki, bazıları teksir edilsin.
Hem biz bu adamdan işitiyoruz ki: Bu memleket ve
millet ve hükûmet, bu eserlere şiddetle muhtaçtır. Hükû-
metin erkânlarından bekliyordum ki, bazıları bu eserlere
beraat:
suçsuzluğun sabit olması.
dair:
alakalı, ilgili.
deva:
ilâç, çare, tedbir.
ehemmiyet:
önem, değer, kıymet.
ehl-i vukuf:
mahkemenin tayin
| 424 | Emirdağ Lâhikası – ı
ettiği “bilir kişi”ler.
elzem:
daha (en, pek) lâzım,
lüzumlu, gerekli.
erkân:
reisler, ileri gelenler.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtular.
gayet:
son derece.
hakaik-ı imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
harb-i Umumî:
genel harp,
dünya savaşı.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kur’an hakikatlerinin ikna edici
ve ilmî delillerle anlaşılmasına
hizmet etme.
ihlâs:
bir işi, bir ameli, başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf
Allah rızası için yapma.
ihsan:
verilen, bağışlanan şey.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
istirahat:
dinlenme, rahat-
lama.
ittifaken:
ittifakla, anlaşarak,
uzlaşarak.
kat’iyen:
hiç bir zaman, asla.
kur’ân-ı hakîm:
her ayet ve
suresinde sayısız hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
maişet:
geçim, geçinme.
meyil:
rağbet, itibar.
mu’cize-i manevîye:
tesiri
manevî olan mu’cize.
müracaat:
başvurma, da-
nışma; başvuru.
tahammül:
zor ve güç durum-
lara karşı koyabilme, kat-
lanma.
talebe:
öğrenci.
teksir:
çoğaltma.
tetkik:
dikkatle araştırma, in-
celeme.
zarfında:
süresince.
zarurî:
mecburî, zorunlu, ister
istemez.
1...,414,415,416,417,418,419,420,421,422,423 425,426,427,428,429,430,431,432,433,434,...1032
Powered by FlippingBook