beş on haftada aynı neticeyi temin edecek ve yirmi se-
nedir ediyor.
Ve hem hükûmet ve millet ve vatan, hem hayatı dün-
yeviyesine ve siyasiyesine ve uhreviyesine pekçok fayda-
sı bulunan bu kur’ân lemaatlarına ve dellâlı bulunan
risale-i nur’a değil ilişmek, tamamıyla tervîc ve neşrine
çalışmaları elzemdir ki, geçen dehşetli günahlara keffaret
ve gelecek müthiş belâlara ve anarşistliğe bir sed olabil-
sin.
Sal i sen:
Bu ramazan-ı şerifte, kur’ân’ı zevk ve şevk
ile okumak çok ihtiyacım vardı. Hâlbuki elemli hastalık,
maddî ve manevî sıkıntılar, yorgunlukla ve meşgalelerin
tesiriyle telâş ettim. Birden Hüsrev’in şirin kalemiyle ya-
zılan mu’cizatlı cüzler ve Hafız Ali ve tahirî’ye pekçok
sevap kazandıran parlak ve kerametli Hizbü’l-ekber-i
kur’âniyeyi birbiri arkasından okumaya başlarken öyle
bir zevk ve şevk verdi ki, bütün o yorgunlukları hiçe in-
dirdi. Hiçbir vesveseye meydan vermeyerek pek parlak
bir surette ders-i kur’âniyeyi onlardan dinlerken bütün
ruh u canımla arzu ettim ve kast ü azmettim ki, mümkün
olduğu derecede aynı
Hizbü’l-Ekber-iKur’âniye
gibi fo-
toğrafla mu’cizatlı kur’ânımızı tab edeceğiz, inşaallah…
SaidNursî
ì®í
anarşist:
yıkıcı, tahripkâr.
azm:
kesin karar; kasıt, niyet.
belâ:
musibet, sıkıntı.
cüz:
Kur’ân’ın bölündüğü otuz kı-
sımdan her biri.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
dellâl:
ilân edici; hakka davet
eden.
ders-i kur’âniye:
Kur’ân dersi,
Kur’ân’a ait ders.
elem:
dert, üzüntü, maddî-manevî
ıztırap.
elzem:
daha (en, pek) lâzım, lü-
zumlu, gerekli.
hayat-ı dünyeviye:
dünyaya ait
olan hayat.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
| 428 | Emirdağ Lâhikası – ı
nasında kullanılan bir dua.
kast:
hedef almak, niyet et-
mek.
kefaret:
kendisi ile işlenen bir
günahın giderilmesi.
keramet:
kerem, lütuf, ihsan,
bağış.
lemaat:
lem’alar, parıltılar,
parlayışlar.
maddî:
maddeye ait, madde
ile alâkalı, cismanî.
manevî:
madde dışı olan,
maddî olmayan, manaya ait.
medrese:
ders okutulan yer.
meşgale:
iş, uğraş, meşgul
olunan şey.
mu’cizat:
mu’cizeler, Allah ta-
rafından verilip, yalnız pey-
gamberlerin gösterebilecekleri
büyük harika işler.
müthiş:
dehşet veren, ürkü-
ten, dehşetli, korkunç.
neşir:
herkese duyurma,
yayma, tamim.
ramazan-ı şerif:
mübarek, şe-
refli Ramazan ayı.
salisen:
üçüncü olarak.
set:
kapama, tıkama, engel
olma.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete
ait.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şevk:
keyif, neşe, sevinç.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek
ve heves.
tab:
kitap basma, kitap bas-
kısı, baskı.
terviç:
revaç verme, kıymet
ve değerini arttırma.
tesir:
etki.
uhreviye:
ahirete dair, ahirete
ait.
vesvese:
şüphe, kuruntu,
kalbe gelen asılsız kötü ve
sinsi düşünce.