Rab i an:
kardeşimiz Yakup Cemal’in denizli şakirtle-
ri namına ramazan ve leyle-i kadir tebrikine karşı bin
barekâllah ve nefsine karşı mücadelesi veffakakellah ve
İngiliz devletinin payitahtında, hatipleri kürsülerinde “Ar-
tık İngiltere’nin İslâmiyeti kabul etmesi lâzımdır” diyerek
bağırdıklarını ve beşeriyetin bütün hakikî ihtiyacatını ca-
mi olan Furkan-ı Hakîm’in ayetlerini birer birer okuyup
tefsir ve beyan ettiklerini, en son gazetede arkadaşların
okuduklarını işitiyoruz diye o kardeşimizin bu havadisine
bin
elhamdülillâhderiz. evet o devletin hem dünyası,
hem saltanatı, hem saadeti onunla kurtulabilir.
Mübarekler pehlivanı ve nurun büyük Abdurrah-
man’ı, büyük ruhlu küçük Ali’nin
Lemeat
’taki muvaffa-
kiyetine binler barekâllah ve masum mahdumu nur
Mehmed’in hafızlığına bin maşaallah, veffakakellah de-
riz. Fakat
Lem’alar
mecmuasında
Siracü’n-Nur
’a ve
Sik-
ke-iGaybiye
ve
Tılsımlar
’a giren parçalar mükerrer ol-
mamak için tensibinize havale ediyoruz.
Umumunuza binler selâm...
ì®í
Œ
190
œ
Hem benim şahsım hakkında desin ki: kat’iyen bizce
tahakkuk etti ki, bu adam, altı yedi ay şiddetli hasta
olduğu hâlde, kendi cismine nazar etmemek ve
Emirdağ Lâhikası – ı | 423 |
rine verdiği lakap.
mücadele:
bir gayeye ulaşmak
için gösterilen ferdî veya toplu
çaba.
mükerrer:
tekrarlanmış, tekrar
olunmuş.
nam:
yerine, vekillik.
nazar:
dikkat.
nefis:
şehvet, gazap, fazilet gibi
şeylerin kaynağı.
Nur:
Risale-i Nur hizmeti.
payitaht:
başkent, başşehir.
pehlivan:
yiğit, cesur, kahraman.
rabian:
dördüncü olarak.
ruh:
hayat ve canlılık veren şey.
saadet:
mutluluk.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tahakkuk:
gerçekleşme, mey-
dana gelme, olma.
tefsir:
açıklama, tamamen açık-
lama, izah.
tensip:
uygun görme, münasip
kılma, uygun bulma.
umum:
hep, herkes.
veffakakümullah:
Allah muvaffak
etsin, başarılı eylesin.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi,
Kur’ân’ın surelerini oluşturan
İlâhî söz.
bârekâllah:
Allah mübarek et-
sin, hayırlı ve bereketli olsun.
beşeriyet:
insanlık, insanlar.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
cami:
toplayan, içine alan,
kapsayan.
elhamdülillâh:
Allah’a hamd
olsun, Allah’a şükür.
Furkan-ı hakîm:
doğruyu
yanlıştan ayıran hikmetli
Kur’ân.
hafız:
Kur’ân-ı Kerîm’i tama-
men ezberleyen ve okuyan
kimse.
hakikî:
gerçek.
hatip:
hitap eden, topluluğa
karşı konuşan.
havadis:
haberler.
havale:
bir şeyi başkasının üs-
tüne bırakma.
ihtiyacat:
ihtiyaçlar, lüzumlu
olan şeyler.
kat’iyen:
katî olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
kürsü:
topluluğa hitap edilen
yüksekçe masa.
Leyle-i kadir:
Kadir Gecesi,
Kur’ân-ı Kerîm’in dünya sema-
sına nazil olduğu gece, Rama-
zan’ın 27. gecesi.
mahdum:
oğul, evlât.
masum:
küçük çocuk.
maşaallah:
Allah nazardan
saklasın, ne güzel, Allah koru-
sun.
mecmua:
“Risale-i Nur” parça-
larından her biri.
muvaffakıyet:
başarma, ba-
şarılı olma.
mübarek:
beğenilen; Bediüz-
zaman’ın bir kısım talebele-